Hıncal Uluç'un bir Trabzonlu takıntısı olduğu kişi bazlı yazdığı yazılardan belli oluyor. 25 Şubat'ta yazdığı yazıda Güneş'i "tek adamlık" ile suçluyor. Kendi isminin (Hınç-al) bir nefret dili taşıdığına hiç değinmeden, hep karşısındaki kişilerin noksanlıklarını dillendirmesi bana iyi niyetli bir yaklaşım gibi gelmiyor.

Merak ediyoruz...

Hıncal Uluç'un bir Şenol Güneş nefreti ile dolu olması hangi "arkaik mevzuya" tekabul ediyor? Trabzonlulardan meslek hayatı boyunca bir zarar mı gördü acaba?

"Yanında kendisiyle çatur-çutur tartışacak adam bulundurmuyormuş" gerekçesine yaslanarak Şenol Güneş'i bilgi ketumu yaftasıyla fişliyor.

Derval'den, Piontek'ten yanında bulundurdukları insanlardan mütevvellit (Mustafa- Fatih) övgüyle bahsediyor da Trabzon'da 6'sı oyuncu biri de teknik direktör olarak (çalınan şampiyonlukla) 7 şampiyonluğu bulunan, bunları Beşiktaş'ta yaşadığı 2 şampiyonlukla besleyen bir Güneş insana bulut oluyor.

Kendisini, hep gücün yanında mevzilendirmeyi her dönem başarmış bir kişi olduğu için kutluyorum! İstanbul'un futboldaki yangazlıklarını iyi bilen, şer işlerin nasıl döndüğü noktasında "bir kara kutu" olan bir kişi, bu mevzulara değil de kökeni Trabzonlu olan bir medya grubu içinden Trabzon'un gözbebeklerine kanca yaptığı parmaklarını sokabiliyor.

Pes doğrusu...

Galatasaray'ın FETÖ'cü futbolcularla kazandığı şampiyonluklar acaba çatur-çutur tartışılarak mı yoksa o iblisin dualarıyla mı geldi? Buna dönük FETÖ'cülerin değerlendirmelerine(!) de bir değinir de, isminin esamisi gereği Şükür'lerden hınç alır.

O meselelere Güneş'i bırakıp girer mi, emin değilim. Tümden neredeyse 11'i FETÖ olan bir takımla gelen başarılara methiyeler mi düzer, yine kendisi bilir.

Ha bana o zamanlar Sabah Gazetesi'nde çalışan arkadaşım Hüseyin Aydoğdu anlattı.

Hınçal'ın Trabzonlulara ifrit olması Aydoğdu arkadaşımdan ve sair kaynaklardan gelen bilgilere göre Efsane Başkan Mehmet Ali Yılmaz'ın "ayağını denk al" ikazına uzanıyormuş.

Gevrek gevrek gülerek, megaloman bir tip imajı çizerek bir kimse kendini kıymetli kılamaz. Yaşıyla yaşıt bir giyim tercihini bilmeyerek de gençlik numarası yapamaz.

Tabii burada Sabah Grubu'nun sahibi genç büyük müteşebbis Ömer Faruk Kalyoncu'ya da büyük görevler düşüyor. Eline kalem verdiğiniz, önüne mikrofon taktığınız insanlar ekmek yediği kapının hangi genetik değeri taşıdığını bilecek(!). Güneş'lere çamur sürmeyecek. Gerçi Güneş balçıkla sıvanmaz ama insanın yine de kanına dokunuyor.

Dünya üçüncülüğünü tesadüfe bağlayan, "Nasıl bunu Güneş başardı" diye amacını aşan bu tipleri artık ne ekranda ne de yazılı basında görmek istemiyoruz. İnsanın bir işi olur. Onu da hakkıyla yapar. Kendi kusurunu görmeyen insana bırakın adamı ben insan dahi demem.