Karagöz ve Hacivat karşılıklı konuşmaya ve taklite dayalı, iki boyutlu tasvirlerle perdede sinema dönemi öncesi oynatılan bir gölge oyunu olarak bilinir. Bir rivayete göre , Karagöz ve Hacivat Bursa'da Ulucami'nin inşaatında çalışan iki işçidir.

Karagöz demirci, Hacivat ise duvarcı ustasıdır. İnşaatın yavaş ilerlemesinden sorumlu tutulup idam edilmişler.

Edilir, demek ki zaman bunu gerektiriyordu.

Asırlardır perde kurulup; şem'a yakılarak insanlara gölgeleriyle, söylemleriyle hoş dakikalar  yaşatan bu ikilinin -söylenen- acı akibeti hiç birimizin usuna gelmez.

Gelse gülmeyiz elbette...

Böyle bir akibetleri yoktur belki de...

Her neyse...

***

Ülkemizde siyasetçilerin ortaya koyduğu/sahnelediği demokrasi de; Karagöz-Hacivat oyunu"na döndü maalesef...

Karagöz ile Hacivat perdedeki gölgeleriyle birbirlerine argo söylemlerle atıp-tutmuyor mu? Birbirlerine kızıp kavga etmiyorlar mı?

Karagöz kızıp Hacivat'ı haşlamıyor mu?

Sonunda sahne/perde viran olmuyor mu?

Siyaset dünyamız da; içine düştüğü "kısır döngü kuyusu"ndan bir türlü çıkamıyor.         Karşılıklı aşağılayıcı söylemlerle siyaset bataklığı daha da kıvam kazanıyor, kızışıyor, sinirleri kabartıyor.

Ülkemizde siyasetçiler; yaşamsal sorunları unutmuş ya da bir kenara atmış, birbirlerini karalayarak - akıllarınca- ülkeye hizmet yapıyorum rolünde gösteri yapıyorlar.

Demokrasinin vazgeçilmezi yurttaş da seyirci rolünde...

***

Batı dünyası yeni bir ekonomik krizi önlemek için kurguladığı Büyük Ortadoğu Projesi'ni (BOP) bu coğrafyada uygularken Türkiye'de siyasetin yurttaşlar arasında körüklediği kırgınlıklar artıyor.

Siyaset, demokrasi için birleştiriciliğini yitiriyor.

Karagöz-Hacivat oyunu bitmiyor.

Boş sözle/lafla, birbirini karalamala, aşağılama ile demokrasi treni istim alıp hareket etmiyor.

Yurttaşın yüzü gülmüyor.