Sezon başlangıcı ile birlikte Başkan olsun, diğer yöneticiler  ve takımın teknik sorumlusu olsun devamlı olarak gelecekte  başarılı olacak bir takım oluşacağını ancak zamana ihtiyaç olduğunu dillendirdiler. İlk yarı elde edilen sıralama sonrası, ikinci devre elde edilen skorların yerleştirdiği lig  sıralaması ile iyi takım olma yolunda istenilen sabrın yerinde olduğu konusunda yönetim ve teknik sorumlu haklı gibi göründü.

Ancak, ikinci devre yapılan maçlarda dikkat çeken önemli bir konu oyun ile skor arasındaki uyumsuzluktu.Trabzonspor’un ikinci devre ile başlayan iyi skoru ,iyi oyun ile uyum sağlamamaktadır.

Özellikle takımın savunma bloğu bu konuda sırıtan en önemli  bölge olmaktadır.Ne zaman üzerlerine baskı uygulayan bir takım ile karşılaşsa, telaşlanan ve  oyunu geriden kurma alışkanlığı olan bir takım kimliğinden uzaklaşmaktadır.

Bu tür oyunu dün oynanan Gençlerbirliği maçında da gözledik. Durcia olsun,Uğur olsun,Mas olsun üzerlerine baskı uygulanıp  oyun oynama alanları daraltınca, gelişi güzel ,savunmadan orta alana ya da hücum adamalarına aktarılan topları sıklıkla gördük.

Çözüm bulunması gereken bir önemli konuda top taşıma becerisi olan rakip orta alan oyuncularına karşı yaşanan çaresizliktir. Serdar Gürler’in top ile orta alanda istediği gibi top taşıması ve takımını öne taşıması engellenemedi.

Kaliteli oyunu engelleyen bu problemleri,

-Rakibe göre değil, kendi oyun anlayışımızı uygulayıp ,geliştirmek istiyoruz,

Diyen Ersun Yanal,  uygulamak ve geliştirmek istediği oyun anlayışında  her halde yer verecektir.

İkinci devre baskılı oynanan oyun  gol becerisi ile sonuçlanmayınca, beraberlik oyunun doğal sonucu oldu.

Ancak,Beşiktaş maçı sonrası söylenen “kaybederken kazandık “sözü daha yerinde oldu.Geleceğin takımının bu tür bir savunmaya sahip olması beklenmemeli.