Metin Külünk’ün hür ve gür sesi anlaşılan hem iç muhalefeti hem de dış muhalefeti hayli rahatsız etmişe benziyor.

Kendini iyi yetiştirmiş, milli ve yerli kültürün bütün nüvelerini mevç etmiş bir hemşehrimiz Metin Külünk...

Annemin kızlık soyadını taşıyan yani dayı diyebileceğim bir konumda olan Külünk, sözünü sakınanlardan değil. Balta gibi gerektiğinde sözcükleri izanı olmayanların kafasına indirmesini çok iyi biliyor.

Türkiye'de büyük bir kitlenin koşulsuz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a güvendiği herkesin malumudur. Aynı sayıda olmasa da yine koşulsuz önemli bir kitlenin nefret diyarına savrulduğu da yine bilinen bir gerçektir. Metin Bey, hem hemşerisi hem de tevellüdünden bugüne Cumhurbaşkanı'nı tanıyan birisi olarak onu ağabeyi bilmiştir. Büyük zamanlarını kader birliği içinde geçirmiş iki kadım dost olarak, bazıları gibi aklı devre dışı bırakarak değil tabii ama candan bir konumda hep yanında durduğunu biliyoruz.

Geçen gün bir özel televizyon ekranından yine gündemi şekillendirecek tespitlerini izledim Külünk’ün. Tanıdığım kadarıyla Cumhurbaşkanı'nın vizyonunu kavrayan ender vekillerden biri olduğunu düşünüyorum. Çünkü Cumhurbaşkanı'nın hangi sözü siyaseten hangi sözünü gönülden söylediğini anlayabilecek özdeş bir maziye sahip. Partinin eski hempaları ne Abdullah Gül ne Bülent Arınç ne de Hüseyin Çelik statü ve konum beklentisi olmaksızın onun kadar Cumhurbaşkanı'na yarenlik yapabilirdi.

Gizlemeye de gerek yok. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül İngiltere Kraliyet ailesinin yakınlarında çamaşır kurutmuş bir kimlik. Hüseyin Çelik de ecnebi topraklarda ilim tahsilini sürdürmüş olması hasebiyle yerli hevesleri liberal mayaya bulamış bir geçmişe sahip. Arınç ise milliyetçiliğe kin derecesinde nefretle bakan güya ümmeti öcülleyen ama onu da gözyaşı kardeşliği ile bazı mahzenlerde heba eden bir eski siyasi. Yani üç yitik adam! Dün ve bugün onların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a nasıl septik yaklaştıkları gizlenemeyecek kadar nettir. Hele Gezi kalkışmasında o zaman Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan yurt dışından dönmeden adeta teslim bayrağı çekip el kaldıran Arınç değil miydi? Yoksa hafızam beni yanıltıyor mu?

Ama Metin Külünk hem Gezi'de hem MİT TIR'ları hadisesinde hem 17-25 darbelerinde hem de 15 Temmuz'da hep aynı ses tonuyla bir an bile tereddüde düşmeden Cumhurbaşkanı’nın yanında yer almıştır. Hatta teşbihte hata olmaz ama etten önce kazana atlamasını bilmiş bir millet adamıdır Külünk.

Şimdi okurlarım benim Metin Bey'i nereden tanıdığımı merak ediyordur. Külünkoğlu Vakfı Başkanlığı yaparken kendisiyle defaetle Çayeli Büyükköy'deki buluşmalarda konuşmalarımız olmuştur. Tabii biz daha çok dinleyen Metin Bey ise fikir serdeden konumda olurdu.

Buradan Cumhurbaşkanı'nı dışarıdan yemeye çalışanları bir kenara bırakıp içeriden kemirenlere şu uyarıyı yapıyorum. Vaziyeti anbean takip eden Metin Bey gibi ince siyaseti de kaba siyaset de aynı anda yapabilen kişilerin varlığı sürdükçe siz avucunuzu yalarsınız.