Kendilerine köşe yazarı titri verilmiş, emeksiz, öylesine beleş, sayfalara aydın diye iliştirilmiş kir sözcüleri, baron tetikçileri her gün konuştukça veya yazdıkça kendimden, kalem erbabı olmaktan utanıyorum.

Hakikate kulp takan...

Bön bön millete bakan...

O güruhtan gına geldi artık.

Hani sosyal medyaya düşmüş filozof bir çoban vardı...

Darbeyi, dünya gerçeklerini, Suriye meselesini, mültecileri o muhteşem halk Türkçesiyle yorumlarken inanın o filozofik dile meftun oldum.

Şarabi renkli odalarında, mobilyaların en Batılısının üzerinde koca ekranlı bilgisayarlarının Q Klavyeli tuşlarıyla Türk milletinin değerlerini eğeleyen eğe kemikli Masonlar, kelam meclisinde transparan bir itibarla oturtulmuşken milliyetine meftun olanlara tukaka edilen F klavye bile verilmiyor.

Ha yeri gelmişken F Klavye'nin mucidi İhsan Sıtkı Yener'i kaybettik, ruhu şad olsun!..

FETÖ bir virüs gibi yayılıyor diye ekranlarda haklı bir isyan dili ile feryat edenler şimdi  FETÖ bitiriliyor diye yine feryat ediyor.

Bunlar; soğuk savaş mantığından kurtulamamış dıştan solcu, özde kapitalist acayip yaratıklar. Bunlar; insanlığı mutasyona uğratmış, besinlerini dışkısından sağlayan yeraltı İblisleri. 

Bunlar; zihinde fikir tümörleri taşıyan, yalanı anbean kaşıyan tatminsizler.

Bunlar; kadını önemser gibi davranan hakiki homongoloslar...

İflah olmaz bir nefretle memleketi Batı'nın züppe tiplerine peşkeş çekmeye amade, kendi inançlarına ama bütün benliğiyle gavura yama tipler.

Bizim gibilere köşe yazdırmak şöyle dursun mekanlarının köşesinde oturmamıza bile izin vermezler. 

Kendi aklını kutsayan, bir kadeh rakıya ehram inşa etmişçesine modernlik atfeden; tıkandı Bekirlere, tıkandı Yılmazlara ve tıkandı Ahmetlere yazıklar olsun!