Hayallerimi uyutamadan uyandım bu tan vakti. Ruhumda günlerdir yaşattığım ıstıraplar yerli yerinde duruyordu çünkü. “Sonbahar mevsimi renklerin kardeş olduğu mevsimdir” derler. Ne güzel sözdür. Ben ise içimdeki renklerle oysaki savaş halindeyim.

Kardeşlerimle iki seçimdir farklı tercihler içindeyiz. Onlara dahi, memleketin içine düştüğü şeytan tuzağından kurtulmak için verdiği büyük mücadeleyi anlatamıyorum. Onlar da eskiden şu şunu dedi bu bunu dedinin ötesine geçemiyorlar. Bu nedenle de doğruyu seçemiyorlar.

Renklerden en güzeli olan milliyetçilik duygumuz hala dilde devam etse de gönülden yarıldığımızı göremiyorlar. Bir kadın için, bütün kardeşlik renkleri aynı mevsimde aynı cümbüşü oluşturmuyor.

Önceden onların da hepsi diğer bir renk olan devletçilikte ikamet ediyorlardı. Devlet ne zamanki devlet oldu birden değiştiler. Şimdi devlet onlar için bir parti adı oldu. Gecesini gündüzüne katıp bu millet için say u gayret sarf edenlere bir "hiç muamelesi" yapmaları aynı tarladaki meyveler olarak bana olgun gelmiyor.

Farklı şehirlerde dört dal bir çiçek olarak yaşıyoruz. Dalın, malesef bu vatanın çıkarları noktasında üçü kurumuş, çiçeği de açmamış. Bir tek dal olarak canlılığı, milliliği yaşatmak bana kaldı demek ki.

Turan gibi bütün Türklerin bir bayrak altında toplanmasının anlamını üstünde barındıran dal, memleketin güneyinde; kurumuş, pörsümüş, katılaşmış olarak duruyor.

Yaşar diye kendine verilmiş bir ismi yurdun çay diyarında tein maddesiyle uyuşturmuş, ağzı zifir, dili acı yeşil bir biber gibi tükürükler fışkırtıyor.

Yusuf güzelliğinde saf bir dal ise E. Cehil şiddetinde yutkunmadan yediğini dışarıya ifrazat halinde boşaltıyor. Ne söz ne saz ona para etmiyor. Küllük doldurup küllük boşaltan izmaritçiler gibi eksik nefes tüketiyor.

Kendindeki niyetin saflığı kadar evlatlarının birinin serdarlığında sabrını kaybeden Sabriye çiçeği de onlara teşnedir.

Yunus gibi bağlı olduğu dergaha eğri odun bile götürmeyen Turgut dalı ayrı bir duruş, askerce bir vuruş tarafında kaldı. “Azım, yazım yine de ben bana lazım” diyerek yolunda yürüyor. Doğruları göre göre, adaleti öre öre gidiyor. Yalnız olsa da yolunda güzergahında narin Hakk'a yaslanmış yola devam diyor. Gerçekten öznesi bu ayrılıklardan ötürü çok ama çok nemli.