Geleceği ancak planları olanlar tasarlar. Diğerleri sadece o planda ya piyon ya da seyirci olurlar. Biz millet olarak kontrol, disiplin ve programlama sevmiyoruz. Genlerimizde yüksek potansiyelli olarak yerleşik tembellik var. O bakımdan hayatta karşılaştığımız her fırsatı kaçırmada veya her tehlikeyle karşılaşmada üstün başarı gösteriyoruz.


Hâlbuki Türkler, kendisine mahsus bütün özellikleri ile dünya üzerindeki toplumlar içinde seçkin bir yere sahip olmuştur. Türk ile ilgili olarak Alp Er Tunga’da geçen bir söze göre; “Türk sedef içinde deryada bulunan bir inci gibidir. Kendi yerinde bulunduğu zaman kadir ve kıymeti bilinmez. Lakin oradan çıkınca, sedeften ve denizden çıkmış bir inci gibi kıymetlenir. Türk, eli kolu bağlı olarak bir kuyuya atılsa, mutlaka bir çaresini bulup kurtulur.”
***
Bütün Ortadoğu ve dünyanın çoğu başkalarının misyon ve vizyonunun kurbanı konumunda ve ne yazık ki bundan kurtulmak için bir bilinçte açığa çıkacakmış gibi görünmüyor. Bunun en önemli nedeni kaderci bir anlayışa sahip olmaktır. Kader denilen bilinmeze teslim olunmuş, hiç tanımadıkları kişilerin elinde oyuncak olmuş gitmekte. Sanırım o farkındalığa erişmek için daha büyük bedeller ödenmeye devam edeceğiz gibi görünüyor.  Yakın gelecekte meydana gelmesi muhtemel olan buhranlar, trajediler, kumpaslar ve benzeri olaylar bizler uyanmadan gelmez.


***


İşte bu noktada satrancın taşlarını yönlendiren bir oyuncu mu yoksa bir satranç taşı mı olacağız. Oyunu yönlendiren bir satranç oyuncusu olarak atabileceğimiz adımların sonuçlarından tedirgin ve başkalarının oyunlarına taş olmaktan rahatsız olursak, keşke ne taş ne oyun ne de oyuncu olsaydık diye düşünmeye başladığımızda ellerimiz, ayaklarımız dolaşır ve en güçlü oyuncunun gölgesinde kalmanın güvenilir yol olduğunu kendimize inandırmak durumunda kalırız. Ondan sonrada güçlü dediğimiz oyuncunun eksenindeki piyonlar savaşı kuğusuna oturturlar bizi.


***


Oyunun ölçeklerini değiştirebilecek nitelikte olan kimliğimizi ve güçlerimizi hatırlatan her olgunun üzerine gitmeliyiz. Risk kor kuşuyla kendi potansiyel güçlerimizin dalgalarını arkamıza almalıyız.  Başkalarının reel güçlerinin akıntıları doğrultusunda yüzmeyi bırakmalıyız. Kendi tarih ve coğrafyamızın engin ufkunda vakur, hesaplı ve kararlı bir yürüyüşe çıkmalıyız. Bizim için tarihimizin birikimi, coğrafyamızın stratejik potansiyeli ile oyunculara sunulacak kozlarımız olacağına onları yönetecek kozlarımız olmalı. Biz Türkler tarihte hiç piyon olmadık bundan sonrada olmayacağız.