Yaşam içerisinde sözün anlam kaybedip kifayetsiz kaldığı, sorunların ise apaçık ortada ve net olduğu süreçler vardır. İşte böylesi kaos ortamlarında, sosyal ya da siyasal sapkınlıkları açıklamak her zamankinden daha çok yürek çilesi gerektirir…

Çünkü bu davranış bozuklukları, daha önce saptanmış, öngörüler ve gelişmeler ışığında gerçekleşmezler!.. Hukukun ötelendiği, ilkesizliğin, zorun ve zorbalığın egemenliğine, salt öç alma duygusuyla sunulduğu!.. Hiç beklenilmeyen fiili ittifaklar! biçiminde yaşamları tehdit ederler.

Davranışlar ve tavırlar genellikle el yordamıyla belirlenen, bir adım ötesini görmekten aciz, konjektürel adımlar böylesi dönemlerin değişmeyen çirkinlikleridir.

Ortadaki kayıkçı kavgası, bir itiş kakış, çamur atma havasında sürerken, bütün zamanların deneyimli tuzu kuruları! Ekonomi ve siyaset sahnesine kurulup yeni yatırımlara ve oluşumlara yelken açarlar!

Zalimle -mazlum,

Yurtseverle - yurt haini,

Emekçiyle -beleşçi

 Aşık Veysel’in yıllar öncesinde “…Kim okurdu kim yazardı, Bu düğümü kim çözerdi, Koyun kurt ile gezerdi, Fikir başka başk olmasa!...” seslenişinde olduğu gibi birbiriyle karıştırılmıştır artık.

Halkın hizmetkarlarıyız diye ortaya çıkıp, aslında kimin hizmetkarı oldukları artık netleşen!..  halkın sırtına kene gibi yapışan, “fikri başka, zikri başka” kesimler, altından kendi suretlerinin çıkacağı kulvarlarda! Fedailiğe soyunup sonu hüsranla bitecek maceralara sürüklenirler.

Böylesi kaos ortamlarının en belirgin özelliği, tarafların psikolojik etkileşimden uzaklaşıp, siyasi ve iktisadi ahlaksızlıklara daha bir yatkın olma halleridir.

Kişilik yapılan ve sapkınlıkları böylesi süreçlerde kendini daha bir ele verir, bu dönemlerde saman alevi gibi parlayıp sönen çalkantılar yaşanır!.. Gündemde her gün yeni bir “şok  gündem” diğer bir “şok gündem”ı kovalar… yurttaşlar bir gün sonrasını düşünemez hale getirilir… Korku ve yılgınlık egemendir artık ve işte bu faşizmdir.

Ancak kaostan her zaman felaket çıkmaz.

Kaos bazen ulus yararına yeni bir oluşumun, Cumhuriyetin epeydir uzaklaşılmış gerçek niteliklerinin yeniden yaşam bulmasının da hazırlayıcısı olabilir!..

Çünkü bilmezler ki;  Cumhuriyet, emperyalistlerin denize dökülüşünden günümüze,  bu toprakların her zaman kazananı olmuştur.

Görülen odur ki…  olağanüstü durum yaratma tekelini ellerinde tutup toplumun geleceğini karartanlar, son erimde duruma hakim olamadıkları gibi; korku ve panik içinde,  Cumhuriyetin kurumlarının içini boşaltıp, aymazcasına halkın devlete olan inancını test etmektedirler.

Oysa yaptıkları beyhude bir çabadan öteye varmayacaktır.  Kurtuluş savaşının önderi, Anti-Emperyalist mücadelenin sönmeyen ışığı, kararlı bir devrimci ve basış sevdalısı büyük Atatürk “Nutuk” da der ki; “Güneşin sabaha karşı ufukta doğduğunu nasıl görüyorsam, mazlum milletlerin de bir bir doğuşunu insanlık görecektir…”

Bu büyük öngörünün aydınlığında inanıyorum ki yaşanan süreç;

Kökü dışarıda, dumura uğramış emperyalist projelerinin değil, çekilen onca acının ve çilenin ardından… Ulusumuzun Atasının İzinde,  bu gözü kara gidişten çıkış…

“ Emperyalist proje kolaylaştırıcılarından!” kurtuluş sürecinin hazırlayıcısı olacaktır.

Gerçeklerin halka tüm yalınlığıyla özgürce anlatıldığı, Demokrasinin kurum ve kurallarıyla işlerlik kazandığı… aklın ve ahlakın egemen olduğu kutlu bir süreç.