Gittim gördüm. Gözlerime inanamadım. Söğütlü'de ihtiyaca binaen yapılan birçok okul var. Bunlardan biri de Söğütlü İlkokulu'nun yanında inşa edilen Söğütlü Ortaokulu. Eee nesi var bu okulun mu diyorsunuz? Bir kere çevre duvarlarına bakınca çok şeyi var bu okulun diye insanın cevap veresi geliyor.

Vallahi mühendisi kimdir bilmiyorum ama gördüğüm saçmalığı sizlere lisan-ı hal ile anlatacağım. Eğimli bir arazi üstünde inşaati süren okulun çevre duvarları hiç eğim dikkate alınmadan göz kararı yapılmış hissi veriyor.

Ulucami Cayocağı'nda otururken Hamdi ağabeyle karşılaştım. Beni görünce cebine cömert bu güzel insan çayımı söyledi. Bıraz öteden beriden konuştuk. Sonra mevzu bu okulun çevre duvarlarına geldi. "Bir ilkokul mezunu olarak benim içime sinmeyen bu duvarlar mürekkep yalamış ilgili mühendisin cetveline nasıl sinmiş" sorusunu yöneltti bana. "Ben de bir çıplak gözle inşaatı göreyim" dedim. Nitekim de çıktık, gördük. Hatta fotoğraflarını da çektim. Gerçekten estetikten böylesine mahrum, itinadan böylesine uzak bir bina, müçtemilatıyla birlikte nasıl sürüyor.

Hadi bir şey yok deyip sürdürüldü inşa süreci. Peki böyle bir çarpık inşaatı hangi devlet kurumu "tamamdır" deyip teslim alacak?

Peki ne yapılmalı, bu kadar masraf yapılmışken işin geri dönüşü var mı?

Bence kaba inşaata dokunmadan o çevre duvarları kesinlikle iyi TE cetveli kullanmasını bilen bir başka mühendis tarafından yeniden çizilmeli ve estetik verilerek yeniden dizayn edilmelidir.

Araziye uygun kademeli hale getirilmelidir. Hiç bir şey bilinmiyorsa hemen karşı taraftaki Fatih Eğitim'in duvarlarına bakılarak yeni bir tahkimata gidilmesi bile çözüm olabilir.

Eğri oturup doğru konuşalım. Ecdadın bize miras bıraktığı eserlerdeki zerafet, şimdiki mühendislerimize neden sirayet etmiyor sorusunu da eğitim kurumları bir zahmet kendilerine bir sorsun! 

Bizim mimar ve mühendislerimize zorunlu olarak Mimar Sinan'ın yüz eserini ayrıntılı inceleme ödevi verilmelidir. Hatta incelediklerini özgün yorumlarla bir tez haline  getirmeyen kimseler de artık mezun olup başımıza ucubeler dikmesin.

Her yapılan şeyi eleştiren o malum odalar, oturup da biraz kendi üyelerinin icraatlarını eleştirsin. Sadece siyasetin kararlarına set çekerek değil, kendilerinin üyelerine de aldıkları sorumlulukları bihakkın yerine getirmeleri için telkinde bulunmaları iyi olur.