Hangisine ırazı olcen deyyuz?
Köfte Kemo kafasından senaryolar hazırlayıp, sonra bunları gerçekmiş gibi ötede-beride söyleyip kamuoyunda tartışma yaratmayı iyi beceriyordu. O gün de Goril İsmet'in kahvesine kuşluk vakti damladı. Oradakilere yüksek perdeden selam çaktıktan sonra pencerenin önündeki her zaman oturduğu masaya yöneldi. Tam oturacaktı, Yalaka  Selim, ilk soruyu yöneltti Köfte Kemo'ya:

-Ulen Köfte... Dünya ehvalinden ne var, ne yok, dedi.

Köfte,  "Şu millette ne merak var yahu... Kendi halini düşünmez, dünyayı merak eder" diye içinden geçirdi, ama Yalaka'yı da yanıtsız bırakmadı.

-Ooolum Yalaka... Dünya hali işte... Takılmışız kuyruksuz  bir dünyanın peşine. "binmişiz bir merete, gidiyoruz kıyamete" örneği, dedi.

Köfte Kemo böyle  söylerken kahvedekiler de duysun diye yüksek perdeden konuşuyor, dikkat toplamak istiyordu. İstediği de olmuş, pür dikkat herkes onu dinliyordu:

-Bakın, dedi Kemo; Bundan kelli, hiçbir kimse karısına yan gözle  bakamayacak. Laf edemeyecek, el kaldıramayacak. Haberiniz ossun!.. Sonra  baaa demedi, demeyin. Ulen nerede bu deyyuz mıktar o annatsaya bunnarı size...

Kahvede önce bir sessizlik oldu.

Sonra herkes yanındaki ile konuşur olunca kahvenin uğultusu dış kapıya değin ulaşıyordu. Dış kapı önünde oturan muhtar Semer Recep; adı geçince bu uğultuya daha bir dikkatle kulak kabarttı. Sonra Köfte Kemo'nun  söylediklerini anlayınca;

-Ulen deyyuz, dedi Köfte Kemo'ya... Mademkim, karılara el uzatılamayacağ, kelam edilmeyecek, ulen ne demeye geçennerde gardaşluğum/garın Selfinaz'a dayak attıydın? O da bırakıp gettiydi bubası  ocağına... Niye?.. Şöyle bakayım len...

Köfte Kemo, böyle bir çıkışı beklemediği için önce ne diyeceğini şaşırdı.     Çevresine bakındı. Kendini toparlaya çalışırken köyün postacısı Kışkış Kaşif  göründü yolun ötebaşında ...  Herkes "mektubum var mı?" diye etrafını sararken Köfte Kemo da kalabalığa katıldı. Mektubu gelenler sevinçle  açıp okumaya başlarken, Postacı Kışkış Kazım; Köfte Kemo'nun eline Asliye Ceza Mahkemesinin  celb kağıdını tutuştururken sordu:

-Len ne oldu  Kemo? Mahkemeye nettin de çağrılıyon? diye sorduğunda oradakiler;

-Kemo... Akıllı Kemo...  Hakime de mi akıl verceeen?  Şincik, sıra Selfinaz bacımızda... Valla, saa 100 zopa vurdurecez. Yoksam, Hakim seni en altı ay içeri atçek.

Hangisine ırazısın deyyuz!...

Ula ben yükum, yük!..
Temel köyden kent merkezine gidecekti. Evden çıkıp araba yoluna indi. Araba bekliyor, ama ne bir taksi, ne de bir minibüs gelip geçmiyordu.

Habire kamyon ekip geçiyordu.

Sonunda geçmekte olan çayır yüklü kamyona "el etti" kendisini almasını istedi. Kamyon şoförü durup Temel'e seslendi:

-Ula be yük taşıyrım, yolcu değil.

Temel ısrar etti:

-Ula olsın, ben bagajda yuklerın uzerında da giderım.

Kamyon şoförü baktı olmayacak, Temel çok ısrar ediyor, razı oldu. Temel bir hamlede çayır yüklü kamyonun üzerine atladı. KMyon bir süre yol aldıktan sonra durdu. Şoför aşağı inip lastiklere bakarken Temel de bagajdan aşağı atladı. Ve şoföre merakla sordu;

-Ula ne oldi, niye durduk?

-Görmey misın, lastik patladi, yardım et da tamir edelım.

Temel,  baktı gördü ki, zor iş, hemen yanıtını verdi:

-Ula ben yükum, yük!..

Siyasette tam isabet!..
Zurnanın  "zırt" ettiğini bilirdik de, çok önemli bir siyasinin; hayır "zırt" değil,; "fos!.." ettiğini söylemesi üzerimizde bi tuhaflık yarattı. Niye derseniz, "zırt" yerine zurnanın "fos ettiği"ni söyleyen siyasiyi Allah mı söyletti dersiniz?

Siyasette bunca hır-gür, siile-tokat,  ringsiz-rauntsuz kavgalar, en önemlisi de bir siyasinin bu yumruklaşmalar sırasında bacağından ısırılması olayı...

Bereket köpek ısırığı değilmiş... Yoksa karantina tehlikesi doğarmış...

Neyse...

Çok önemli siyasetçi tam isabet yaptı "Zurnanın fos ettiği yerdeyiz" diyerek...

Öyle değil mi yoksa?.. Kim iddia edebilir ülkemizde siyasetin dip yapmadığını?

Bunun neresi Türk futbolu?
Süper Lig İlhan Cavcav Sezonu hakem hatalarıyla dolu dolu devam edip gidiyor. Bunu artık olağan karşılıyoruz. Niye, derseniz açıklayalım: Süper Lig ekiplerinin sahaya sürdükleri kadrolara bir bakar mısınız?  Hangi takımda Türk futbolcular egemen? Doksan dakikalık maç süresinde bir takımda 11 futbolcu yer alıyorsa, bunun neresi "Türkiye Süper Futbol Ligi" olur?

Olsa olsa "Türkiye Yabancılar Ligi" ya da "Türkiye İthal Futbolcu Ligi" olmaz mı?

İnanmazsanız geçen hafta sonuçların bir bakalım: GS'ın 2-1 yenildiği Malatyaspor karşılaşmasının üç golünü de yabancı/ithal futbolcuların atması ne anlama gelir? Beşiktaş 5       Osmanlıspor 1 maçındaki altı golünü dördünü yabancılar, ikisini Türk futbolcular attı.

Göztepe yabacı/ithal futbolcusunun attığı tek golle Konyaspor'u 1-0 yendi.

Süper Ligin 16. haftasında Türk futbolu adına yüz güldüren iki karşılaşma vardı: Trabzonspor 1-Bursaspor 0 karşılaşmasında ev sahibi ekipten Yusuf;  Akhisar 0-Kayserispor 2 karşılaşmasında Umut Bulut iki golle yüzümüzü güldüren sporcularımız oldular.

Başka bir acı gerçek daha: Yabancı/ithal futbolcular 14, Türk futbolcular 8 gol attı.

Futbolda kendimizi daha nereye kadar aldatacağız, ya da kandıracağız?

Bir de her şeyi ama her şeyi ithal ediyoruz da; futbolda niçin yalancı hakem ithal etmiyoruz, ona şaşıyorum. Her hafta hakem hatası böylece yaşanmaz belki...

"Mutfak yanıyor!.."
Haydaaa... Ulan işe bak. Medya uyuyor mu, yoksa bizi mi kandırıyor siz karar verin. Yukarıdaki başlığı bir gazeteden aldık. Mutfak yanıyormuş!..

Gazocağını ya da doğalgazı yanar bırakıp işe gidersen mutfak değil, ev de yanar mahalle de... Gazete, "Mutfak yanıyor" diyor ya; etin, sütün, pirincin, peynirin, deterjanın, tereyağının, bulgurun, zeytinin, ayçiçek yağının vb. zamlandığını duyuruyor haberinde... Ama insan biraz da makul olur kardeşim. Tüketim maddelerine zam gelmişse, mutfağa öcü gelmiş değil herhalde. Böyle canhıraş feryat edip milleti ayağa kaldırarak muhalefet mi yapılır canım? Ayıp vallahi... Sanki bu millet hiç zam kamçısı yememiş gibi hava yaratmanın ne alemi var?

Traş Raporu
Trabzon'da...... 2.156

İstanbul'da.......   814

Gaziantep'te.... 1.211

Balıkesir'de......   648

Ordu'da............1.302 kişi

Fırsat vermedi ki...
Eşi Fadime'den boşanmak istediğini bildiren Temel'e mahkemede yargıç sordu:

-Peki, talebini kabul ediyorum. Ancak, bir yıldır karın Fadime'ye neden tek söz söylemedin?

Temel boynunu büküp, bir yetim tavrıyla yargıcı yanıtladı:

-Ey gidime hakim beyum, baa hiç fırsat vermeyi ki... Hep o konişiyi...

Şeker
Demli çaylar gelmişti. Temel ile Dursun çaya şeker katarken, İdris şekersiz içiyordu

- Beyler, pen şeker hastasuyım, şekerim var! dedi.

Temel , Dursun'a dönerek ne desin beğenirsiniz?

- Ula görıymisun işi, adam şekerıni kendi uretıyi, biz da zam gelecek deyin korka korka şeker atayruk çaya...

Keşke
Temel kazdığı tarlada büyük bir küp bulunca çok sevinmişti. Küpü kırıp etrafa çil çil altınlar yerine yıllar önce tuzlanmış  hamsilerin yoğun kokusu yayılmıştı.

Hayalleri suya düşen Temel, kendi kendine şöyle söylenir:

-Ey gidince dedecuğum... Aca palukçıluk ve yerıne niye kuyımciluk yapmadın? Habu bir yaptığın oldi mi?