Yerel tarihi bilmeyen bir kuşak/nesil yetişti ülkemizde... Öyle ki, genel anlamda ders olarak alınıp işlenilen tarih konularının  kahramanları aramızda yaşarlarken onların varlığını/varlıklarını nedense yok sayıp, yılları heba ederek bugünlere geldik.

Osmanlı'nın çöküşü sonrasında sadece   "yedi düvel"e, dahası  "Batı Dünyası"na karşı verilen bağımsızlık/istiklal savaşında, ulus kahramanlarının önderlerini bilirken, onlara saygıda kusur etmezken, onların komutasında vuruşan/savaşan kahramanlarımızı unutmuşuz.

Kendimize karşı hata yapmışız.

Ayıp etmişiz.

Neredeyse yüzyıl böyle geçti/geçiyor.

Buna, en hafif anlamıyla "unutkanlık" tanımlamasını yakıştıralım. Daha farklı ifadeler olabilir ama neyse...

Tarih öğretisini bize/bizlere;

"- Bak, görüyor musun? Ufukta gördüğün gemi var ya; o gemide öyle kahraman bir kişi var ki..." şeklinde öğretildi.

Oysa, deniz ufkundan geçen geminin içinde  " örnek kişi" olarak gösterilen bizim kahramanımızla  BİRLİKTE benim/senin/hepimizin babası/dedesi savaşmış...

Haberimiz yok.

Yok, çünkü yerel tarih nedir. O tarihlerde bilmiyorduk.

Oysa, tarih öncelikle yerelde başlar ve genele doğru yol alır.

Biz, bu gerçeği bilmediğimizden ya da önemsemediğimizden bugün yerel tarihi değerlendirmede yoklukları/zorlukları/yanlışları yaşıyoruz.

Genel kabul gören konuları bile tartışmaya açıyoruz.

Ve genel tarih bilgilerimizin içine yeni-yeni yerel tarih bilgilerini yerleştirmede/değerlendirmede yanlışlar yapıyoruz

Bu tarih öğretimini değiştirmek ve yerel tarihi de yetişen kuşaklara/nesillere öğretmek durumundayız bugün...

***

Bir örnek... Ergenekon'dan sonra - bana göre- Türklük davasının ikinci büyük çıkışı Çanakkale'de 1915 yılında yaşandı.

Ne kanlı vuruşmalar, ne şanlı zafer günleri yaşandı o coğrafyada...

Mehmetçik'in kanı, o coğrafya toprağını  hamur yaparak kutsallaştırdı.

"Yedi düvel", gözü dönmüş canavarlar gibi bu topraklara saldırırken düşmanının elindeki teknik savaş donanımı Mehmetçik'in elinde yoktu.

Ne vardı: ülke ve ulus sevgisi...

İman gücü...

İşte, böylesine birlik ve beraberlikle düşmana karşı duranların evlatları/torunları olarak kim/hangimiz; o kahramanların Çanakkale'deki tarih yazdıkları destanı tam anlamıyla biliyoruz?

Yıllar önce -bu sütunda sizlere paylaşmıştım- Çanakkale'ye destan yazan kahramanlarımızdan  birinin oğlundan babasını fotoğrafını rica etmiştim. Aldığım yanıt :

"- Nerden bulacağım, babamın fotoğrafını?.." yanıtını vermişti.

Ne büyük saygısızlık... Vefasızlık... Onursuzluk...

***

Çanakkale'ye Türklerin defterini dürmeye gelen ve gereken cevabı alan Batılı emperyal güçler;  İstiklal Savaşı  sonunda da denize dökülmelerine karşın ders almamış görünüyorlar bugün...

Çanakkale'de 57. Alay'ın  ve onun bir "Yedi Mehmet'ler Mangası"nın destansı kahramanlığını  bilmeyenler varsa hiç konuşmamalılar bu konuda.

Çanakkale kahramanı  Kastamonulu Hüseyin Pehlivanoğlu'nun çok uzun anlatımını arayıp okuyanlar çok şey öğrenecekler o mahşeri vuruşma hakkında...

İşte o yedi kahraman vatan evladı ecdadımız:

"Çanakkale'de 57. Alay vardı. Öyle bir alay ki, yedi düvelde yoktu. Bizim mangaya "Yedi Mehmet'ler Mangası" derlerdi. Manga komutanımız Balıkesirli Mehmet Çavuş, neferler: Maraşlı Uzun Mehmet, Tokatlı Kara Mehmet, Karamanlı Deli Mehmet, Bergamalı Efe Mehmet, VAKFIKEBİRLİ TAKA MEHMET, Yozgatlı PAL'a Mehmet, ve ben  Kastamonulu  Pehlivan  Mehmet..."

Yedi Mehmet'ler Mangası'nın tarihe yazdığı destanı hepimizin araştırıp öğrenme yükümlülüğümüz olduğunu unutmamalıyız.

Tarih yazan tüm kahramanlarımızı vefa duygularıyla, sevgi, saygı ve Rahmetle anıyorum.

İşte yerel tarih bu bakımdan önemli...