4 LİDERİN NEZAKETİ

Bizim nesil 4 liderin dönemini bütünüyle yaşadı. Bunlar, Rahmetli Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türk Milliyetçilerinin efsane lideri Başbuğ Alpaslan Türkeş’ti. 70’li ve 80’li yıllar Türkiye’nin sıkıntılı yıllarıydı. Öğrenci olayları, işgal ve boykot hareketleri ile grevler ve lokavtlar hayatı çekilmez hale getirmişti. Gün geçmiyordu ki siyasal guruplara ayrılmış öğrenci ve işçiler birbirlerine saldırıp ölümle biten üzücü durumlar yaşanmamış olsun. Toplum, sokak ve mahallelere kadar ayrıştırılmış, bu mahalle solcuların sağcılar giremez, bu mahalle sağcıların solcular giremezdi. Bazı üniversiteler solcuların kontrolündeydi Ülkücüler giremez, bazı okullar ise Ülkücülerin elindeydi solcular giremezdi.

Bu kadarı ile yetinilmemiş olacak ki; devletin polisi, öğretmeni, memuru da bölünerek, çeşitli dernek ve kuruluşlar altında teşkilatlanarak; birbirleriyle ölümüne mücadelenin içine sürüklenmişlerdi.

Bu kargaşa ortamında kimin ne dediğine değil, ne kadar taraftarı olduğuna bakılıyordu. Bütün bu olumsuz olaylara sebep olanların ve vatanı uçurumun kenarına sürükleyenlerin ne ilginçtir ki hepsinin amacı “vatanı kurtarmaktı”!

Bu üzücü ayrışmaların o günkü şartlardaki sorumluları olarak isimlerini saydığımız liderler görülüyordu! Günün sonunda toplum; yaşanan acı olayların neticesinde bu liderlerin ne diyeceğine bakar, yönünü ona göre tayin ederlerdi! 

Değişik zamanlarda birlikte ya da, tek olarak televizyon programlarına katılan bu liderler, öyle bu günkü gibi; “ağza alınmayacak sözlerle” birbirlerini asla itham etmez, iftira ve ithamlarda bulunmazlardı. Nezaket sınırlarını hiçbir şekilde aşmadan olayları kendi açılarından değerlendirerek, tam bir “devlet adamı” sorumluluğu ile davranırlardı. Çeşitli mihraklarca Kontrolden çıkarılmaya çalışılan guruplar bu liderleri dinledikçe yanlışlarını anlarlardı. İçlerine sürüklendikleri çatışma ortamından bir anda çıkamamış olsalar bile, artan dozda birbirlerine kin duymaları bu liderlerin itidalli açıklamalarıyla önlenirdi. 

Bu günlerde liderlerin birbirlerine karşı açıkça ve tekraren toplumun önünde kullandıkları; zürriyetsiz, ağzından salya akan adam, firavun, diktatör, tek adam, bay bay Kemal, bebecan, şerefsiz, namussuz, sürtük, çürük, hain, alçak gibi kelimeleri asla kullanmazlardı. 

Sosyal ve kültürel olarak, dün bugüne göre belki oldukça gerideydik ancak; bu gün de, düne göre ne yazık ki, “siyasal nezaket” konusunda çok gerilerdeyiz.

Bilmeli ve unutmamalıyız ki; siyasal alanlardaki eleştirilerde dünün nezaketine çok ihtiyacımız vardır!

Ne ilginç değil mi?