acaba bizler kimin hayatını yaşadık:

fakirdik ve biz
gömleklerimizin yakasındaki ve de manşetlerindeki kirden utanmıyorduk
*
cebimizde harçlığımız
yazları limonata simit satarak ya da mahalledeki eski taş evlerin bahçelerindeki
koklisleri toplayarak tabakhanedeki derici ya da fındıkçı gibi dükkânlara satarak çıkartmaktan geçiyordu
*
ağustos ayını da iple çekerdik çünkü fındık toplamak günlükçülüğe gitmek içindi
*
hiç unutmam bir keresinde
o kadar çok koklis topladık ki arkadaşım kenan'la üç gün boyunca coco cola ve küçük yumurta sarısından yapılmış acıbadem kurabiye yemiştik halil yüce'nin pastahanesinden
*
sonra kent büyüdükçe bizler de küçülmeye başladık
biz kimseyi tanımıyorduk kimse de bizi
oysa
rögarların kapakları açıktı ve dışarıya müessif bir koku yayılıyordu
kentin lağımları hiç durmadan birilerini konuşup kusuyordu
birkaç kişi kalmıştı bizlere emanet edilen harflerini saklamak için
onu da yitirmemek için artık kimseyle görüşmüyorduk
çünkü kiminle konuşsak onun ötekisi oluyorduk
aynı dili konuşsak aynı kimliği inancı taşısak bile
..

çiftehamam sokağı