ANLAYIŞLAR, ANLATILAMAYANLAR VE ANLAŞILMAYANLAR

Yine konumuz seçim meseleleri. İnsanlarımızın elbette tutkuları var. Herkes bir yere oy vermiş bu münasebetle kendi tarafının galip gelmesini bu meyanda en azından bir müddet için huzur bulmak ister.

Bu da herkesin hakkıdır.

Biz mesleğimiz icabı bazı olaylar münasebeti ile kendi fikirlerimiz ve olaylar hakkındaki yorumlarımızı gazetemizde yazarken bazen de gerek toplumda ve gerekse sosyal medyalarda oluşan fikir ve değerlendirmeleri toparlar itiraz, katılım veya yorumları kullanırız.

Şimdi benim en çok dikkatimi çeken nokta.

Biz bir fikir ileri sürüyoruz fakat okuyan vatandaş bizim yazdığımızı değil de halâ kendi kafasındaki şablonu anlıyor.

Oysa yazılanı doğru anlayıp ona göre katılım, muhalefet şerhi veya varsa fikrini gazetede çıkan yazının ana metnine ve manasına uygun olarak belirtse mesele yok. Tabii bunları da meslek icabı anlıyor, anlayış göstermeye ve de fikir olarak doğru olanı bulmaya çalışıyoruz.

Elbette bizim de bir siyasi görüşümüz var.

Fakat değerlendirmelerde adil, tarafsız mümkünse yol gösterici mahiyeti kullanmak bizim için mecburi istikamettir.

Yoksa kimsenin komandosu veya kör sempatizanı değiliz.

Şahsen vatanın, milletimin, manevi değerlerimizin tarafında ve savunucusu olma konusunda tavizsizim.  Bakıyoruz şu sıralar özellikle İstanbul seçimlerine yapılan iktidar partisi itirazları oluyor.

Biz diyoruz ki “itiraz var ise sayım yapılsın” öyle ya madem kasti bir irtikâp yok neden sarf-ı nazar edilir. Oradan birisi çıkıyor “falan yıl falan yerde falan zaman da böyle olmuştu neden bir daha sayılmadı?”

Be birader yani bir önce yapılan yanlış ikinci yanlışla doğrultulmaz ki yanlış yanlıştır.

O zaman yapıldı ise şimdi yapılmasın ki ilerisi için ders olsun.

Adama diyorsun ki “yahu İmamoğlu mazbatayı almadan Anıtkabir’e çıkıp İstanbul BŞB başkanı sıfatını kullanamaz” oradan atlıyor “e, TV’ler de sonuçlar yayınlandı ya(!)”

Arkadaşım bu iş TV’lerle olmaz resmen devletin kurumu sana diploma verecek ondan sonra ben şuyum diyebilirsin.

Ha, Anıtkabir’e gider, ziyaret eder, imza açılırsa sadece ismin yazar imzalar.

E, hemşerim bir hafta daha sabretsen olmaz mı?

Adam bu eleştirimize dahi hemen yapıştırıyor “olsa n’olur?”

Olmaz işte, olursa Quaido’nun Venezuele Devlet Başkanı Madura yanında onu ABD’nin saçma sapan başkan ilan etmesi gibi olur.

Bunları ayırt edip eleştiri ve cevapları mantıklı yapmak gerekir ki sonradan fikirlerinizin kıymet-i harbiyesi olsun.

Yoksa, “Ben dediğim doğrudur” olursa, olmaz.

Türkiye şöyle veya böyle güzel ve sakin sayılabilecek bir seçim geçirmiştir.

Bu millet enayi değil hepten.

Yapılanları, ihmal edilenleri, kayırmaları, anlatılanları veya yapılmayanları görüyor merak etmeyin.

Bir yerde sarı kart gösterir gereğinde cebinde kırmızı kartı da vardır.

Zamanı gelince hepsini çıkartıp gösterir.

Herkese selamlar.