Trabzon’un sahil kesimindeki ilçeleri birbiriyle yarışan tabii güzelliklerle örülüdür. Sahil ilçelerinin hemen hepsinin içinden suyu bol nehirler akar. Gereğince işletilmemiş olsa bile, tarım alanları yeterli ve değerlidir. Bu ilçelerin; bürokraside ve siyasette etkin temsilcileri vardır. İlçe yönetimleri özellikle yerel yönetim liderlerinin, bilgi, beceri ve sosyal ilişkilerdeki rolleri ilçeleri birbirlerinin önüne taşıyacak değerdedir.
Yıllarca “Anadolu Öğretmen Lisesinin” müdürlüğünü yaptığım Araklı’nın bu ilçeler içerisinde her yönü ile ayrı bir yeri vardır. 400 km2’ye varan yüzölçümü, 50 mahallesi (köyü), 30 yaylası, 50 bin nüfusu, turizm alanları, denizi, balıkçılık imkanları, bürokraside etkin kadroları ve en önemlisi arka yollarla doğu Anadolu’ya bağlanan hinderlandı vardır. Ticaret potansiyeli hareketlidir. Sürmene, Arsin, Yanbolu insanı hala alış-veriş tercihini Araklı’dan yana kullanmaktadır. Sahili Bayburt’a bağlayan en kısa kara yolu Araklı’dan başlamaktadır.
Bunca kazanıma rağmen gelin görün ki; Araklı bir türlü kabuğunu kırarak, beklenilen ve istenilen gelişmeyi sağlayamamaktadır. Dünya çapında projeleri gerçekleştiren Araklı Anadolu Öğretmen Lisesi kapatıldığında yerine Araklı Fen Lisesi’nin açılması gerekirdi. Kamuoyu ve eğitim camiasının beklentisi bu yöndeydi. Öğretmen lisesi, her yönü ile buna hazırdı ama Fen lisesi açılmadı. Yöneticilerden, birkaç cılız ses ve sözden başka da bir şey duyulmadı. Bugün Araklı’nın en başarılı çocukları, Of Fen Lisesine ve Trabzon’daki Fen Liselerine gidiyor. Bu Araklımız için her yönüyle büyük bir kayıptır. Araklı’ya geldikleri zaman; ben Araklı’nın adayıyım diyen siyasetçiler, Fen Lisesi açılacağı zaman Araklı’yı nedense unutup bu Liseyi kendi ilçelerine açabiliyorlar!
Bölgemizin en güzel doğal yapısına sahip olan ve sahip olduğu doğal yeraltı mağaralarından dolayı “Turizm alanı” ilan edilmesi beklenen Taşönü mahallemiz (köyümüz) bir anda , Trabzon, Rize ve ilçelerinin çöp dökülme alanı ilan ediliyor. Yerel yöneticilerin tepkilere önderlik yapması beklenirken onların derin suskunlukları ya da bir kaç sosyal medya mesajlarının dışında bir şey yaptıkları söylenemez. Şimdi çöp boşaltma tesislerinin etki alanındaki mahallelerin insanları burunlarını sıkarak yaşamaya çalışıyorlar. Araklı bunu haketmedi elbet.
Araklı Bayburt yolunun 8. Km’sinden sonra başlatılan genişletme çalışmaları Karadere vadisindeki köylerden her gün Araklı’ya inen insanlarımızı canından bezdirdi, araçları perişan oldu. Aylardan beri adeta “ayak sürterek” yapılan çalışmalar ne yazık ki bilimsel gerçeklerden de maalesef uzak durmaktadır ve anlamlı bir ilerleme de sağlanamamaktadır. Bunu söylerken, yolun genişletilmesine asla karşı olamayız. Teknik kriterlere göre ve geleceğe yönelik olarak yolun bir an önce tamamlanmasını bekleyenlerdeniz. Hatta bu konuda katkı sağlayan ve de sağlayacak olan herkese de müteşekkiriz.
Ancak; İlçemizin önemli değerlerinden, İstanbul eski Orman Bölge Müdürü ve KÜREM-DER Genel Başkanı Sayın Faruk Çebi’nin; yol yapımındaki yanlış uygulamalar ile ilgili onca bilimsel yazılarıyla uyardığı yetkililer yine bildiğini okuyarak, yol yapım çalışmalarında Karadere nehir yatağını doldurup gelecek için büyük yıkım ve tabii afetlere zemin hazırlamaktadırlar. Dünyanın en iyi yol yapım standartlarına sahip Karayolları yetkilileri böyle bir yanlışı nasıl yaparlar, anlamak mümkün değil! Bununla da kalmayan yanlışlıklar zincirine bir de; İlçemizden Bayburt yönüne; her seviyedeki ilgili ve sorumlu yetkililerinin gözleri önünde kaçak tonajda yük taşıyan TIR’lar ve akaryakıt tankerleri de ekkenmiş durumda. Hani devletimiz vergi kaçıranlarla mücadele ediyor anlayışımız! Adam, sadece, Araklı- Bayburt Karayolunda “tartı istasyonu” olmadığı için fazla yük taşıyıp vergi vermemek için, devletin milyarlarca para harcayarak yaptırdığı ve Cumhurbaşkanının da haklı olarak övündüğü, Trabzon-Gümüşhane yolunu üç kuruş daha fazla kazanırım diye kullanmıyor. Gelip Araklı’nın içinde ilçe halkını eksoz gazına boğuyor ve Karadere vadisinin; tek gidiş - gelişli , rampalarla ve virajlarla dolu yolunu da ölüm vadisi haline getirebiliyor! Bu kaçak taşımacılığın Araklı’ya; Pazarcıkta kamyon şoförlerinin; birkaç kg et yemesi dışında ekonomik olarak hiç bir katkısı da bulunmamaktadır.
Durumu, Mısır’daki “Sağır Sultan” biliyor ama bizim yetkililerimiz bilmiyorlarsa vay halimize!
Açıkça yapılan ve bütün uyarılara rağmen düzeltilmeyen bu yanlış uygulama hala ve inatla devam ediyor. Halbuki bunun çok basit bir çaresi vardır. Yasaklamaya gerek bile kalmaz. Kaşıkçı köprüsünün ayağına “Karayolları tartı kantarını” koyarsın, iş olur biter. İddia ile söylüyorum ki; bu andan itibaren bu yoldan bir tek transit araç geçmez. Zaten bu yol transit taşımacılığa uygun bir yol da değildir.
Trabzon- Gümüşhane yolu araçların vites bile değiştirmeden gidebilecekleri ve Araklı’ya göre çok daha yakın ve üst seviye güvenli bir yoldur. Devlet bu yolu konforlu hale getirmek için yaklaşık 15 km uzunluğunda dünyanın 3. uzun tünelini buraya yaptı.
Devlet bu tünelleri, TIR şoförleri yük kaçakçılığı yapsın diye boşuna mı yaptı?
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir ilkellik ve göz göre göre devletten vergi kaçırma olayına rastlamak mümkün değildir! Hiç olmazsa; projesinin hazır olduğu söylenen Araklı Otogardan sahil yolu bağlantısı yapılırsa ilçe merkezi trafik yoğunluğundan ve kazalarından kurtulmuş olur. Bunu idrak edemeyen ve yaptırmayı öncelemeyen anlayışlar için bahane hazır; “para yok”
Bunu yapmadan Karadere vasisinde yol yapılıyor demek Araklı insanı için bu haliyle çokta anlamlı durmuyor ve de algılanmıyor!
Birde şunun unutulmaması gerekir ki; “dere verdiğini elli yılda geri alır” derler! Bu durum, tecrübelerle doğrulanmış bir gerçektir.
Araklı neden bu kadar sahipsiz! Durup düşünmeli değil miyiz?
Bütün bu olumsuzlukların ve yanlışların yanında birde Bahçecik- Erikli maden işletmeciliğinin yapılmak istenmesi sıkıntısı ile Araklı karşı karşıya bırakılmıştır. Araklı’ya hizmet etmek için çalışanlara her zaman destek verdik ve de vereceğiz, elbette ki vermeliyiz. Buna rağmen; Araklı’ya hizmet yapıyoruz söylemleri acaba saydığımız bu temel problemlerin hangisini çözmüş bulunuyor ya da böyle bir problem yoktur denilebiliyor?
İnsanların anlayacağı ve ikna olacağı bir şekilde, savunma refleksiyle değil, gerçek durumuyla çıkılıp açıkça anlatılmalıdır.
Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde terk edilmiş vahşi metotlarla sadece daha fazla kazanmaya yönelik bu maden işletmeciliği talanı, gelecek nesillerimiz önündeki en büyük kötülük olacaktır. Tekrarlanan slogan şu; “ efendim madenlerimizi işletmeyelim mi?” Elbette işletelim ama; batılı ülkeler nasıl işletiyorlarsa biz de öyle işletelim! Bu ifademizi ve isteğimizi yetkililerden ve bu sloganı atanlardan anlamayan varsa gelip, Araklı insanını tekrar tekrar dinlemelidirler!
Bu kadarını söyleyerek yazımızı bitirmek isterken;
“Araklı Güzel İlçe” başlığına yakışan bir değerlendirme yapamadığım için üzgünüm, ama ben sadece benim gibi düşünen binlerce bölge insanından birisiyim ve tabi ki böyle düşünen insanların arasında yalnız da değilim.