BU KADAR ÜZÜLMEMİŞTİM!

Anneannemin hızlı bir vedası olmuştu… Evden hastaneye gittiği gün, “Öyle yatmak yok. Daha kuymak yapacaksın bize” demiştim. Kafa sallayarak cevap vermişti. Sonrasında kendisini bir daha morgda gördüm. 

Arası çok geçmedi benzer olay babaannemde yaşandı. Evet yılların birikmiş hastalıkları, bıraktığı tahribatlar vardı ama iyiydi. Konuşur, gezer, iyi sohbet ederdi. O da birden değişti ve soluğu hastanede aldı. Sonrasında kendimi musallada başucunda buldum. Öyle konuştuk biraz…

Yine arası çok geçmedi altın kızların sonuncusu Emine halada benzer bir vedayı yaşadı. O da bir sürelik hastanede günleri ardından eve geldi. Ama yürümeden, konuşmadan, omuzlarda… Bunları yazarken o anlar gözümden düşen yaşlar ile geldi geçti…

Daha sonra halam benzer bir yolcuğa çıktı. Korona ile onu da uğurladık. O anki pandemi şartları onun vedasını daha bir farklı kıldı. Her biri ayrı yeri olan ayrı sevdiğim insanlardı. Ayrı üzüntülerle gittiler.

Gel zaman git zaman derken pandemide birini daha uğurladık. Nefes’in annesi Elif abla… Kuzenimin eşi. Doğumunun son evresinde yakalandığı bir virüs ve 37 gün geçirdiği yoğun bakım. Beklendi, sabredildi, dualar edildi ama olmadı. Kızı hayata tutundu fakat kendisi ailesine ve sevenlerine veda etti. 

Farklı bir gidişti onunkisi… Yukarıda bahsettiğim 4 değerli insanın gidişinden daha farklı bir etkisi vardı. Ve bıraktığı bu etkininin bende tarifi, karşılığı yok. Cenaze günü gencecik bir anne ve yeni doğmuş bir bebek var. Bebek kucağımda ve o annenin başına feryat figan bir dünya insan. Hani derler ya dağ taş ağlıyor. Öyle bir durum… 

Ortada 37 günlük bir bebek var ve herkes yıkılmış durumda. Ve yine ortada yıkılmış bir eş, 2 yaşında Nazlı ve 5.5 yaşında Bahar var. O anki şartlar gereği Nefes 2  aylıkken halası (annem) bakım görevini üstleniyor. Ki o zamana kadarda dönüşümlü bakımları yerine getiriliyor. Nefesle birlikte evin neşesi, huzuru, kokusu değişiyor.  

Hep bir kız kardeş isterdim, sanki Nefes’te oymuş. Tek odak noktamız oldu. Ses çıkarıyor, kol kaldırıyor, dönmeyi öğreniyor, emeklemeye başlıyor, çıkardığı sesler değişiyor, yürümeye başlayıp, az/çok isteklerini söyleyip yavaş yavaş büyüyor. 

Şimdi 18 aylık oldu. Geçen son 20 gün yaşadığı rahatsızlıktan ötürü halasıyla hastanedeydi. O süreçte sanki evin tadı, neşesi gitmişti. Ve geçtiğimiz gün hastaneden çıktılar. Dede, hala, abi seslenmeleriyle…  Sağı solu karıştırmalarıyla Nefes kaldığı yerden devam ediyor. Görenin maşallah dediği bir güzelliği var. Bahtı da kendi gibi olur inşallah…

Bunları niye mi yazdım… Geçen gece uyanıp pilav istedi. Pilav dediği de makarna. Ama çıldırıyor :) O pilavını yerken bu süreç hızlıca gözümün önünden geçti. Bende sizlerle paylaşmak istedim.