ÇANAKKALE DERSTİR!


Tarihi noktası da: 18 Mart Çanakkale’dir..
O tarih; Allah’a ellerini açanların son dualarını yaparken, dönmeyi hiç düşünmeden kazandıkları o büyük savaş, o büyük zafer bu milletin varoluşunun simgesidir!..
Çünkü düşman donanmaları eğer Çanakkale’yi geçecek olursa, 1. Dünya Savaşı’nı daha hızlı kazanacaklarını ve her şeyin son bulacağını, Türklüğü tarihten sileceklerini biliyorlardı.
Yapılan planlarda, kendi dokümanlarında Çanakkale Boğazı’nın 2 saat içinde fethedileceğini bile not düşmüşlerdi!..
Fakat bilmiyorlardı. Bu vatan için savaşmaya değil, ölmeye gelmiş olan bir  milletin var olduğunu.
Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Kürt’ü, Boşnak’ı, Avşar’ı.. Bir bütün olarak koşmuştu Çanakkale’ye..
Koşan o büyük milletin kılcal damarlarıydı!..
En zor şartlardı!
Düşmanın; topu, tüfeği, silahı, gemisi..
Mehmetlerin iman dolu koskoca yüreği vardı..
Anadolu kadınının kimi oğlunun eline, kimi oğlunun saçına kına yakarak göndermişti Çanakkale’ye ve eklemişlerdi “Ben oğlumu bu vatana kurban olsun diye gönderdim, benim bir oğlum ölür bin oğlum doğar’’ diye.
Kınalı kuzular bir an bile olsun dönmeyi düşünmediler.
İşte bir millet elinde silahı, düşmana atacak mermisi olmasa da yüreğinde vatan sevgisi, geride bıraktıklarının güvenliği için canını ortaya koyarak savaştı ve tarihe silinmez bir şekilde “Çanakkale geçilmez” notunu düştü!..
 İşte biz böyle bir neslin devamıyız.
Kocaman bir milletiz.
Bu yüzdendir ki bu vatan toprağının her bir parçasına âşık doğar çocuklar. 
Ve hiçbir zaman unutmazlar atalarının kanları ile bu toprakların sulandığını. Bu yüzden üstüne bastığımız şeye yabancılar toprak parçası derken, biz ‘Vatan’ adını veriyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk,  Çanakkale Zaferi sonrası ölen yabancılar için kurduğu şu cümleler ile nasıl bir millet olduğumuz konusunda dünyaya ders verirken, bizlere de nasıl bir neslin torunları olduğumuzu anlatıyordu..
Diyordu ki..
“Şimdi dost bir ülkenin topraklarında yatıyorsunuz. Huzur içinde uyuyun. Bizim için Mehmet’ler ile Jonny’ler arasında bir fark yok. Oğullarını uzak ülkelerden buraya gönderen anneler siz de gözyaşlarınızı silin. Oğullarınız şimdi bizim bağrımızda huzur içinde yatıyor. Canlarını bu ülkede kaybederek, onlar artık bizim de evlatlarımız oldu.’’
İşte biz böyle bir neslin torunlarıyız.
Bizim milliyetçiliğimiz işte budur..
Çanakkale, her Türk evladı için unutulmaz bir büyük derstir.
Bu ders iyi okunduğu zaman nasıl hiçbir etnik ayrım yapmadan büyük bir millet olduğumuzu, nasıl bölünme, parçalanma oyunlarına gelmememiz gerektiğini de anlatır bize..
Onu anlamak için de Çanakkale dersini iyi okumak gerek.
Çünkü bu büyük milleti ayakta tutan ruh orada yatıyor!

***

Bakın..
Çocuklarımıza şanlı tarihimizi anlatmak, Cumhuriyet’in nasıl inşa edildiği konusunda onları bilinçlendirmek her Türk baba ve annenin görevidir..
Okuldaki öğretmenin de..
Devletimizin de asli görevidir..
Bakın yakın tarihte Özallı yıllara gidelim..
Eğitim alanında uzman olan bir Japon heyetin, merhum Başbakan ve Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal zamanındaki Türkiye ziyaretinde yaşanan, (belki bazı sevgili okurlarımızın bildiği) bir olayı örnek olarak bu anlamlı günde sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü tekrarında fayda var!
Zira çocuklarımıza  tarih şuuru vermenin ne demek olduğunu çok iyi anlamamız bakımından bize Japonların verdiği önemli bir ders olsa gerek.

***

Eğitim alanında uzman Japon heyeti, zamanın Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler'in de içinde bulunduğu bir heyetle Başbakan Turgut Özal’ın huzuruna çıkar ve davet üzerine geldikleri ülkemizde inceledikleri eğitimimizin gençlerimiz üzerindeki verimsiz sonuçlarını şu soğuk cümleyle ifade ederler:
“Gençlerinizde milli şuur eksik!”
Şok etkisi yapan bu gözlemden sonra sorular arka arkaya gelir:
“Siz Japonlar gençlerinize milli şuur verme adına ne yapıyorsunuz? Nasıl bir eğitim programı uyguluyorsunuz?”
Japonlar şu bilgiyi verirler:
“Biz eğitime şok testler uygulayarak başlarız. Çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindirir ve çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiyle ve robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında sarsılan ve şoke olan çocuklarımıza deriz ki:
Gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi sizin atalarınız yaptı. Eğer siz daha çok çalışırsanız daha hızlı giden ulaşım araçları yapar, daha üstün teknoloji meydana getirir, daha modern fabrikalar kurarsınız. Bundan sonra çocukları Hiroşima ve Nagazaki'ye götürüp düşmanın harap ettiği bölgeleri gezdirir ve yine deriz ki:
Eğer siz birlik ve beraberlik içinde çalışmazsanız, işte böyle düşmanlar sizin ülkenizi yakar, yıkar ve yaşanmaz bir ülke haline getirirler. Ama çalışırsanız güçlü olursunuz, düşmanlarınız size saldırmaya cesaret edemezler.
Vatanınız, milletiniz yükselir. Dünyadaki devletler size saygı duymaya başlarlar...
Artık çalışmak ve çalışmamak konusunda kararınızı siz verin.
Bu iki şok örnekle çocuklarımız kendilerine gelerek iyi ve çalışan bir Japon genci olma yolunda ilk adımlarını atmış olurlar. Milli bir şuurla okurlar!”
Tam bu sırada orada bulunanlardan biri: “Bizim  Hiroşima ve Nagazaki'miz yoktur ki!..” demeye getirir.
Buna gecikmeden cevap gelir:
Sizin Hiroşima ve Nagazaki gibi yerleriniz bizimkilerden çok ve daha da etkilidir.
Bir metrekareye altı bin merminin düştüğü  Çanakkale Zaferi’nin kazanıldığı olaylarla dolu bir tarihi mekan sizde. Çocuklarınız ve gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile Çanakkale.
Dünyanın en gelişmiş ve en güçlü ordularına karşı Türkler olmazları olduruyor ve bütün dünyayı hayretler içinde bırakan bir zafer kazanıyorlar. İmanın, azmin, birlik, beraberliğin neleri yendiğini ispatlıyorlar burada.
İşte sadece bu olay, bu bölge ve bu zafer dahi gençlerinizin milli şuur kazanmalarına yetecek örneklerle doludur.
Bu sebeple gençlerinizi gruplar halinde Çanakkale'ye götürüp gezdirmelisiniz.
Her Türk genci Çanakkale Savaşları'nın yapıldığı bölgeyi bilerek gezmeli, atalarının ne olmazları başardığını gururla görmeli, iftiharla öğrenmelidir. Daha sonra onlara demelisiniz ki:
“Sizler birlik ve beraberlik içinde çalışmazsanız, güçlü ve kuvvetli olmazsanız düşmanlarınız yine Çanakkale'ye gelirler, ülkemizi işgal eder ve öz yurdumuzda hür yaşamayı size çok görürler.
Ama çalışır, teknolojiyi yakalarsanız, ülkenizi kalkındırır, ilerleyen ülke haline getirirseniz. Düşmanlarınızın sizi etkileri altına alma cesaretleri yok olur. Özgürlüğünüzü korursunuz. Atalarımızın işte böyle koruduğu bu vatanı koruma ve kalkındırma sırası şimdi sizlerde!..”

***

Japonların verdiği bu örnekler ders gibi!.
Tabiki anlamak istersek!
18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 101. yılını büyük bir coşku ile kutluyor; aziz şehitlerimizi şükran, minnet ve rahmetle anıyorum..