CHP’NİN BRÜKSEL HAMLESİ, ZULMÜ AŞAN BİR DEMOKRASİ YÜRÜYÜŞÜDÜR

CHP’NİN BRÜKSEL HAMLESİ, ZULMÜ AŞAN BİR DEMOKRASİ YÜRÜYÜŞÜDÜR

Brüksel’de düzenlenen “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingi, sadece Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına tepki değil; Avrupalı liderler ve belediye başkanlarının desteğiyle Türkiye’de demokrasi ve adalet taleplerinin uluslararası platformda yankı bulmasına vesile oldu. Özgür Özel’in Avrupa liderlerinin sessizliğini “Türkiye’yi göçmen deposu olarak gören çıkar ilişkileri” bağlamında eleştirmesi ise duruşun uluslararası boyutunu derinleştirdi.

Mitingde Avrupalı siyasetçiler, video mesajları ve sahne konuşmalarıyla Türkiye’deki demokrasi ihlalleri karşısında dayanışma çağrıları yaptılar. Brüksel Belediye Başkanı Philippe Close, videolu mesajında “Sizin yanınızdayız. Seninleyiz Ekrem” diyerek, İmamoğlu ve diğer tutuklu belediye başkanlarına desteğini dile getirdi. Avrupa Yeşiller Partisi Eş Başkanı Vula Tsetsi, mitingte yaptığı konuşmada “İstanbul Belediye Başkanı’nı ve diğer siyasi mahkûmları savunuyoruz; sizlerle omuz omuzayız” vurgusunu yaptı; aynı zamanda demokrasi mücadelesinin yalnızca Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da ortak sorunu olduğuna dikkat çekti. Avrupa Sosyalist Partisi Genel Sekreteri Giacomo Filibeck de sahnede yer aldı ve “Avrupalı sosyalistler olarak Türkiye halkının dostuyuz, CHP’nin adalet ve hukukun üstünlüğü taleplerini destekliyoruz” mesajını iletti.

Silivri’de tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun özgürlüğü için dile getirilen talepler mitingin merkezindeydi. Aynı zamanda CHP’li belediye başkanlarının görevden alınmaları, adli ve idari baskılarla karşı karşıya kalmaları, yerel yönetimlerin kuşatma altına alınması, miting boyunca sıkça vurgulanan bir tema oldu.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, mitingde Avrupa liderlerinin demokrasi ihlalleri karşısındaki sessizliğini eleştirdi ve bunun altında yatan nedenlerden birini şöyle belirtti: “Avrupalı liderler Türkiye’yi göçmen deposu olarak görüyor; bu yüzden demokrasi ihlallerine göz yumuyorlar.” Bu söz, mitingin en çarpıcı vurgularından biri oldu; çünkü Özel, sadece iç baskılara değil, demokrasi ve insan haklarına ilişkin uluslararası aktörlerin sorumluluğuna da dikkat çekti.

Avrupalı liderlerin yanı sıra yereldeki Avrupalı sosyal demokrat, Yeşiller ve progresif partilerden gelen destek mesajları, mitingin uluslararası yankısını güçlendirdi. “Demokrasiyi savunanları savunun”, “Sizin mücadeleniz bizim mücadelemizdir” gibi dile getirilen mesajlar, sadece Türkiye’deki demokrasi krizinin fark edilmesi değil, aynı zamanda bu kriz karşısında Avrupa kamuoyunun vicdan sınavına dikkat çekildiğini gösteriyor.

Brüksel’den gelen bu uluslararası destek ve Avrupalı liderlerin müdahil olma çağrısı, Türkiye’deki muhalefet çevrelerinde büyük bir moral tırmanışı yarattı. Özellikle tutuklu aday ve belediye başkanlarının isimlerinin bu mitingde sıkça telaffuz edilmesi, seçmenlere “unutulmadan sesinizi duyurabilirsiniz” mesajı veriyor. Bu, CHP’nin hem saha hem iletişim stratejisini güçlendiriyor.

Brüksel mitingi sembolik olarak büyük öneme sahip; fakat sembolizmin ötesine geçilmezse etkisi sınırlı kalır. CHP’nin bu destekleri somut adımlara, uluslararası mekanizmalarla ilişkili girişimlere dönüştürmesi gerekiyor: AİHM, Avrupa Konseyi, uluslararası insan hakları örgütleriyle dayanışmayı kurumsallaştırmak; demokrasi, yargı bağımsızlığı, yerel yönetim hakkı gibi talepleri gündemde tutmak. Brüksel mitingi, bir partinin değil, bütün bir halkın demokrasiye olan inancının dışavurumudur.

Burada, Avrupa’nın göbeğinde yükselen ses şunu söylüyor: Donmuş duygularla değil, sıcak vicdanlarla hareket edin. Türkiye’de özgürlük, adalet ve cesaret için verilen mücadele yalnız değildir. Avrupa’da, dünyanın her köşesinde yankılanacaktır.

“Demokrasi bir milletin onurudur; susulan zaman vicdan suskunluğu olur.”