DİL ALTI

Imanuel Cant derki: Her yerde, her zaman her şeyi düşünebilirsiniz, ama, her yerde, her zaman her şeyi söyleyemezsiniz. Aksi halde toplumda düzen kalmaz. Sevgi saygı bağları kopar. Böyle bir toplumda huzuru sağlayamazsınız Hani derler ya; dilimin ucuna kadar geldi, ama söyleyemedim. Kendimi frenledim.

İşte öyle bir şey...

Çoğu zaman aile terbiyesi, toplum kuralları ve insan sevgisi ağır basar. Bazı düşünceleri “dil altı” ederiz. İçimiz yansa da, gönlümüz kırılsa da, buna mecbur kalırız…

Özellikle medya mensupları bu kurala sıkı sıkıya bağlı kalmalı. Bağlı kalacaksınız ama, duygu ve düşüncelerini de okuyucuya aktaracaksınız.

İşte ustalık burada ortaya çıkıyor. Hem yazmayacaksın, hem de anlatacaksın. Duyguları satır aralarına gizleme sanatı burada kendini gösterir. Okuyucu için de, sözcüklerden yan anlam çıkarma sanatı değer kazanır. Edebiyatımızdaki söz sanatlarının ortaya çıkmasının gerçek nedeni budur.

Dipsiz bir kuyudur dil altı.

Ne kadar atarsan dolmaz.  Zaman zaman kuyuya attıklarını alır, gün yüzüne çıkarırsın. Her meyvenin bir mevsimi vardır.

Her meyvenin değer kazandığı bir olay yaşanır. Ülkemizde, bunun örnekleri çoktur: Söz döner dolaşır, “Cuk” diye yerine oturur.

Biz medya mensupları – çoğu kez – bu silahı kullanmak zorunda kalıyoruz. “Geçen sene şöyle demiştiniz. İyice hatırlıyorum. Al sana bir kaya… Televizyon ve radyo konuşmacıları çok çok dikkatli olmak zorunda…

Zira; ağzımızdan çıkan yanlış bir sözcüğü geri çağırma ve düzeltme şansımız yok. Dilimizden süzülen sözcük kontrolden çıkmıştır.

Onun için “dil altı”nı çok iyi kullanmak zorundayız. Ezop’un dil öyküsünü bilirsiniz. Dil yahnisi çok tatlıdır, çok da acıdır. Senin kullanmana bağlı… Profesör İsmet Giritli hocam şöyle derdi: ”Senin konuşman bana itici geliyorsa, sen, konuşmayı bilmiyorsun.

Senin konuşman bana cazip gelmeli. İtici değil, çekici gelmeli.” Üzgünüm ama toplum bu duruma geldi. Bir Kulak, Burun, Boğaz Profesörü kulağımın dolduğunu görünce, bu kulakla nasıl idare ettiğimi sormuştu. Verdiğim yanıta uzun uzun gülmüştü: Toplumda işitilmeye değer tatlı söz kalmadı. Onun için kulağa fazla ihtiyacım olmuyor. Acı acı güldü. “Haklısınız hocam” dedi.

Günümüzde müjdeli haberleri baş tacı yapıyoruz. İMF’ye olan borcumuzu kapattık. Oh be! Dünya varmış!

Karayolları ağında dünyanın en gelişmiş on sekizinci ülkesiymişiz. Bir oh daha.

Gönül istiyor ki; bu ohlar alsın başını gitsin. Arkasından nisan ayı dış ticaret açığının rekor seviyede olduğu haberi geliyor.

Şimdi sırası mıydı?

Buda nereden çıktı. İnsanın moralini bozmaya bayılıyorsunuz.

Bu haberi hiç olmazsa birkaç gün sonra veremez miydiniz?

Sizin “Dil Altı”nız yok mu?

Al sana bir kontrolsüz haber daha: Enflasyonu patates patlattı.

Yahu arkadaş sizde hiç insaf yok mu? Benim uykularımı kaçırmaktan zevk mi alıyorsunuz. Bu bir arz talep dengesidir.

Mayıs ayında en çok tükettiğimiz patates ve biber gazıdır.

Gözünü sevdiğim “Dil Altı” nerdesin?…