EL ÂLEM NE DER?

“Başlangıç çizgisinde, diğer katılanlar bana bakarken biraz garip hissettim.”

Zordur başlangıçlar. Bilinmezliğin derin olduğu anlardandır ve bu yüzden zordur esasen. Bir okulun ilk günü mesela…

İyi bir kariyerin anahtarını verebilir çalışmasını bilen bir öğrencinin ellerine.

Veyahut problemli bir çocukluk döneminin başladığı an olarak iz bırakabilir akademik yatkınlığı olmayan birinin geçmişine.

Bu denli geniş olasılıklar denizinin kapısıdır başlangıçlar. Ve kapıdan içeri adım attığın o an yolun seni tam olarak nereye götüreceğini bilemezsin.

Benzer şekilde bir işin ilk günü… İki taraflı beklentiler, bir yığın cevaplanmayı bekleyen soru, kariyer hedefi veya gelecek kaygısı…

Başlangıçlar zordur.

Yukardaki cümlenin sahibi de benzer bir zorluğu yaşamış olan Lata Bhagwan Kare adlı Hintli bir kadın.

İlk kez koşacağı bir maratondan önce kendisine yönelen meraklı bakışlardan dolayı kendini garip hissettiğini belirtiyor.

Zira kıyafetleri standart bir maraton koşucusuna göre pek uygun değildi. Üzerinde yöresel kıyafeti, ayağında terlikleri vardı.

Ve iyi kötü spor yapmış olan herkes takdir eder ki terlik ile koşu yapmak oldukça zordur.

Lata Bhagwan maratona apar topar katılmıştı. Çevresinden gelebilecek tepkilerden de çekindiği için maratona tam olarak hazırlanamamıştı.

Bu durumu şöyle ifade etmişti.  

“Her gün sabah yürüyüşlerine çıkardım ama hiç koşmadım. Maratona çalışsaydım, insanlar bunu garip bulurdu ve bana rahatsız edici sorular sorarlardı.”

“El âlem ne der”  kaygısı belki de insanlık tarihi boyunca var olmuş en baskın kaygılardan biri.

Bu kaygının tümüyle yersiz olduğunu söylemeyiz belki, ancak nice umutlara ve heveslere darbe vurduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Sayısız sanatçı ve bilim insanını bu kaygıya teslim ettiğimizi söyleyebiliriz. Ancak daha önemlisi mutluluğunu bu kaygı yüzünden esir aldıklarımızdır.   

Dil, din, ırk fark etmeksizin yeryüzünün en ücra köşelerinden en gözde mekânlarına kadar hayat bulmayı başarmış bir kaygı; Ne der el âlem? Sahi ne der?

Lata Bhagwan Kare adlı kadın maratona hazırlanamamıştı. Ancak maratona katılmaya kararlıydı.

Çünkü ihtiyacı vardı. 2013 yılında eşi kalp krizi geçirmişti ve tedavi masraflarını karşılayamıyordu.

Onu eleştirmek için hazırda bekleyen el alem yardım etmek için yeteri kadar cömert değildi.

Bu yüzden para ödüllü yarışmaya kendini garip hissedeceğini bile bile katıldı.

“Ancak, yarış başladığında ve onları birer birer geçmeye başladığımda, enerjimi kazandım.”

Yarış sırasında terlikleri yırtılan Lata Bhagwan yarışı çıplak ayak koşarak tamamladı.

İlk kez koşuyor olmasına, gündelik kıyafetlerine ve çıplak ayaklarına rağmen ipi kendisi göğüsledi.

Birinci oldu. Üstelik bunu başardığında 61 yaşında idi.

Hikâyesi duyulunca eyalette tanınan biri haline geldi. Yetkililerden ve yardım kuruluşlarından yardımlar aldı.

Ancak Late Bhagwan, kimseye bağımlı kalmamak için 2014 ve 2016 yıllarındaki maraton koşularına da katıldı. Ve kazandı.

Ve nihayet filmlere konu olacak olan bu hikâyesi 2020 yılında onun ismi ile beyaz perdeye taşındı.

Hayatının anlatıldığı filmde kendisini bizzat kendi oynayarak bu konuda da bir ilke imza attı.

Başlangıçların ve hayatın kime ne zaman ne getireceği tam olarak bilinmez.

Ancak bu bilinmezliği el âlemin diyeceklerine esir etmek bir bilinç ile gerçekleşiyor.