“HANGİ ZORLUKLARDAN” DOĞDU CUMHURİYET?

“HANGİ ZORLUKLARDAN”

DOĞDU CUMHURİYET?

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan, 10 Kasım 2025 törenlerinde Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatırken “bütün zorluklara rağmen modern Türkiye’yi kurdu” dedi.

Yıllar yılı hep merak etmişimdir: Düşünce dendiğinde, aydınlanma dendiğinde, çağdaşlık dendiğinde, değişim ve gelişim dendiğinde, özellikle Avrupa’da Orta Çağ çıkışı olan nedenler-bilimsel ve felsefi çalışmalar, buluşlar(icatlar), keşifler, dünyayı-uzayı-evreni tanıma, Rönesans ve Reform hareketleri-hep Osmanlı’nın dışında kaldı. Bu gelişme ve değişmeler Osmanlı tarafından ya “zındıklıkla” suçlandı-şeytanın işi dendi, ya da “gavur icadı” denilerek itilip incelenmeye, öğrenilmeye değer bulunmadılar. Ne zaman ki Osmanlı çökmeye başladı, o zaman da işin ayırtına varan kimi aydınlar ve yöneticiler-padişah da dahil-medreselerin, ulemanın, mollaların, tarikatların, hışmına, saldırısına uğradılar. Arkalarına aldıkları Yeniçerilerle tüm gelişme ve ilerlemeleri engellediler, devlete savaş açtılar.

Avrupa sanayi devrimini tamamlamış, sanayi toplumunu kurmuş, aklı, bilimi, teknolojiyi hayatın her alanında kullanır duruma gelmiş, Osmanlı Avrupa’dan aldığı silahlarla Avrupa’ya savaş açmış. Savaş meydanlarının tozunu atan Osmanlı yenilmeye başladıktan sonra “meydanlarından kaçar olmuş.” Balkan Savaşları Osmanlı’nın 93 Harbinden sonra aldığı en büyük bozgundur.

Tarihi suçlarlar, yanlış yazılmasından söz ederler, ama İslamcılar Osmanlı’nın neden çöktüğünü, dağıldığını, yıkıldığını toprakları üzerinde neden 76 devlet kurulduğunu bilirler, ama açıklamazlar. Osmanlı’nın çürümüşlüğünü, bilime, teknolojiye, sanayiye karşı hiçbir gelişme göstermediğini, “ekonomisinin, maliyesinin, ordusunun eğitimli, bilgili ordular karşısında yetersiz kaldığını, yöneticilerinin liyakatsizliğini, dünyayı ve ülkeyi tanıyıp bilmediklerini” hiç gündeme getirmezler.

Tarih, yanlışlardan, eksikliklerden, yalanlardan, aldatmaca, kandırmaca ve kurmacalardan ders çıkarılacak bir bilimdir. Böyle görülmez ve bakılmazsa tarih, Abdülhamit’in 1.680.000 km2 toprak kaybetmesine rağmen, “bir karış toprak kaybetmeyen Ulu Hakan Hazretleri” olur. Birinci Kut-ül Amare’nin muhteşem galibiyetini en ince noktasına kadar yaşar ve mutlu olurken İkinci Kut-ül Amare neden hezimetle sonuçlanmıştır ve binlerce esir verilmiştir? Açıklayan yok. Söylense de inanmazlar, tarihlerinde İkinci Kut-ül Amare yok.

Sayın Erdoğan “zorluklardan” bahsetti. Neydi bu zorluklar? Yokluklar, yoksulluklar, çaresizlikler, salgın hastalıklar, cehalet, Mondros ve Sevr, kapitülasyonlar, silahı ve cephanesi elinden alınmış ve askerleri terhis edilmiş bir ordu, parasını ödediği savaş gemilerini İngilizlerden alamayacak kadar aciz bir padişah ve hükümet. “Aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, tersanelerine girilmiş, memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmişti.” Özgürlükler yok olmuş, bağımsızlık elden gitmiş… Neydi o zorluklar? “O kadar olur canım” hafifsemesi mi açıklamalarınıza engel oluyor? Yapılan işler az mıydı, sahayı temizlemek, temel atmak, CUMHURUYRTİ-MODERN TÜRKİYE’Yİ kurmak, mesela ne kadar zordu: Halter olsa bu kadar ağırlık kaldırılabilir miydi?

Dinciler, siz Uşi Antlaşmasından söz etmezsiniz, Uşi’nin Lozan’ın bir kasabası olduğunu, Lozan Antlaşmasıyla bir ilişkisi bulunmadığını ya bilmezsiniz, ya da bilip de bilmezlikten gelirsiniz. Ama Lozan’ı en küçük ayrıntısına kadar-Uşi’yi(12 Ada’yı İtalyanlara veren bir Antlaşma) de içine katarak cumhuriyete vurmaktan zevk alırsınız ve “hezimet” dersiniz Lozan’a. Cumhuriyet’in dünyaca kabul belgesi olduğunu söylemekten kaçınırsınız. Hatta o kadar densizlik yaparsınız ki, “Osmanlı devletini Mustafa Kemal yıktı” demeye getirirsiniz. Abdülhamit’in 93 Harbi bozgununu, iki Türkiye büyüklüğünde toprak kaybettiğini, Kıbrıs’ı İngilizlere “korunma rüşveti” olarak verdiğini, emperyalistlere Duyun-i Umumiye ile teslim olunduğunu, ekonomiyi, toprakları, üretimi, tüketimi, vergi toplamayı onlara bırakmakla yönetimden fiili olarak çekildiğini söylemekten imtina edersiniz. Ama Duyun-i Umumiye Osmanlı Devletinin çöktüğünün belgesidir, söylemeye diliniz varmasa da gerçek budur. Mustafa Kemal Atatürk’ten önce emperyalistler “Şark Meselesi” ile bu sonuca ulaştılar. Birinci Dünya Savaşı-Çanakkale’ye rağmen kaybedildi ve İstanbul işgal edildi. Mondros ve Sevr antlaşmaları siz görmeseniz de gözümüzün içine sokuldu. Topraklarımız paylaşıldı, parçalandı, emperyalistler-misafir dedikleriniz efendilerimiz oldu.

Hangi zorluklarla Modern Türkiye kuruldu? Cidden bu zorlukları merak ediyorum ağzınızdan. Onuncu Yıl Marşı’nda söylenen “demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan” dizesine saldırdınız. Hangi koşullar altında demiryollarının yapıldığını ve tünellerin açıldığını bilmezden geldiniz, kazmayla, küreği bile unuttunuz. Tüm modern olanaklarla kendi yaptığınız yollarla, demir yollarıyla ve tünellerle mukayese ederek küçümsediniz, alaya aldınız. O zamanın koşullarında “kazma kürekle yapılan yolların ve açılan tünellerin zorluğunu” hiçbir zaman düşünmediniz, aklınıza dahi getirmediniz.

En az savaşlar kadar yıkıcı olan salgın hastalıkları, veremi, kızılı, zehirli sıtmayı, çiçeği, firengiyi hangi koşullar altında yendiklerini önemsemediniz. Hıfzıssıhha Enstitüsünü hangi amaçla kurduklarını, bez fabrikalarını-Sümerbank’ı, şeker fabrikalarını-Şeker Bank’ı, SEKA’YI hangi koşullar altında hizmete soktuklarını anlamaya hayalleriniz bile yetmedi. Üstelik bir taraftan ülkeyi kurtarmaya, cumhuriyeti kurmaya çalışırken, “hayır, bunu yapamazsın” diye itiraz edenleri, cumhuriyete isyan bayrağı açanları, devrimlere karşı ayaklananları görmediniz. Gerçekten çok merak ediyorum “hangi zorluklara rağmen” Mustafa Kemal Atatürk modern Türkiye’yi kurdu? 1929 Dünyası Ekonomik kırizle sarsılmaya ve tüm değerler alt-üst olmaya devam ederken Cumhuriyet nasıl gelişmeyi sürdürebildi? Gerçekten sizin ağzınızdan duymak istiyorum.

Cumhuriyeti kuran yüce insan Mustafa Kemal Atatürk’ü “ölüm yıl dönümü anma törenine” İstanbul’da katılmamakla Atatürk küçülmez, kurucu bir öndere saygısızlıktan ötürü siz ufalırsınız. Üstelik onun, sizler gibi içine sindiremeyenlere, anlamayanlara, anlamak istemeyenlere, düşmanlık yapanlara ihtiyacı yoktur.

Mondros’u, Sevr’i imzalayanları, bir ulusun bağımsızlığını, özgürlüğünü emperyalistlere peşkeş çekenleri ve bu antlaşmaları bir paçavra gibi yırtıp atanları bilin, dürüst ve samimi olun yeter!

Sevgiyle, esenlikle kalınız…

bilbatuhan@hotmail.com