NEREDEN NEREYE!

AK Parti, kurulduğu 2001 yılında "Adalet" ve "Kalkınma" vaatleriyle yola çıkmış, toplumun her kesimine eşit hizmet sunma sözü vermişti. O dönem özellikle adalet kavramı öne çıkarılmış; torpil, kayırma ve ayrımcılığa karşı durulacağı vurgulanmıştı. Ancak aradan geçen yıllar içinde bu idealist söylemlerin yerini, vatandaş nezdinde büyük bir hayal kırıklığı aldı. Bugün geldiğimiz noktada, devletin birçok kademesinde liyakat değil, bağlantılar konuşuyor. Artık bir bakan danışmanının danışmanı, uçaktan indikleri zaman bir havayla VIP aracına 100 metre mesafeyi hava atarak gitmeleri, vatandaşı küçümseyen bakışlarıyla VIP salonuna girmeleri, hayret vericiydi. İl müdürünün koruması dahi VIP salonlarından uçağa binmeden seyahat etmiyor. Üstelik bu imkânlar çoğu zaman görev gereği değil, yalnızca "hava atmak" için kullanılıyor.

Toplumun en temel hizmet birimleri olan devlet dairelerinde bile işler farklı yürümeye başladı. Basit bir personel değişikliği bile yapılmak istendiğinde hemen telefonlar harekete geçiyor. Temizlik görevlisinin görev yeri mi değişti? Güvenlik görevlisi başka bir binaya mı kaydırıldı? Hemen devreye bir milletvekili giriyor. Bürokrat, “Acaba bu kişinin arkasında kim var?” endişesiyle karar alamaz hâle geliyor. Bu durum, adaleti önceleyen bir yönetim anlayışından oldukça uzak. Herhangi bir siyasetçiyi tanımayan ya da bir "torpili" olmayan kamu çalışanı ise ne yazık ki en alt kademede kalmaya mahkûm ediliyor. Oysa kamu görevinde olması gereken şey, kişisel bağlantılar değil, bilgi, beceri ve iş ahlakıdır. Kurumsal devlet yapısının yerini, kişisel ilişkilerin belirleyici olduğu bir düzen almış durumda. Herhangi bir prosedür, yönetmelik ya da iç mevzuat işlemiyor; kimin kimi tanıdığına göre kararlar veriliyor. Vatandaş artık bir hakkını aramak için değil, bir "tanıdık" bulmak için uğraşıyor.

AK Parti’nin adalet sözüyle iktidara geldiği günlerden bu yana sistemin geldiği hâl, “nereden nereye” dedirtiyor. Kamuoyunda sıkça dile getirilen “Türkiye’de torpilin önüne geçilmez” söylemi, neredeyse bir kader olarak kabul ettirilmeye çalışılıyor.
Ancak toplumun geniş kesimleri bu düzene sessiz kalmıyor. Her geçen gün artan şikâyetler, sosyal medyada ve sokakta daha çok yankı buluyor. Vatandaş artık adalet istiyor, fırsat eşitliği istiyor, hakkıyla çalışanların yükseldiği bir sistem talep ediyor.