NİÇİN İSLAM’DAM NEFRET EDİYORLAR

İslam’ı tam yaşarsanız, sapıklık ve fesattan beri olan bu mütekâmil bir nizamdır. Çünkü İslam her meseleye doğru cevabı veren ve bütün problemleri doğru olarak halleden de bu nizamdır. İslam nefsin bütün darmadağınıklığını birleştirip, hedef ve yönlerini artık bu veya şu hedefe, faaliyet cihetinden de bu veya şu cihette yönelmeyecek şekilde, tek bir asla bağlayan yine bu nizamdır.

Öyle bir nizam ki, bu nizamdan başkası insanları içerisinde bulundukları barbarlık, sıkıntı, bocalama ve kararsızlıktan kurtaracak bir nizam yoktur. Şaşılacak bir durum değil mi ki, insanlar, bundan nefret edip, ona bigâne kalsınlar ve ona çağrıldıkça daha da uzaklaşsınlar.

Aslında... Bu hayret verici bir mesele değildir. Daha doğrusu her türlü hayret vericiliğine rağmen gayet tabii bir meseledir. İslam dışı toplumlar tarih boyunca İslam’dan nefret etmişlerdir, etmeye de devam edecekler. Zira o İslam’dır. Allah'ın hayat nizamı olarak inzal buyurduğu bu nizamdan nefret etme derecesi, onun isyanı ve Allah'tan uzaklaşması derecesindedir.

21. yüzyılda insanlar İslam’dan, ondaki mevcut hak ve hayrı bilmediği için veya içerisinde yaşadığı batılın İslam'dan daha doğru ve müstakim olduğuna hakkıyla inandığı için kaçmıyor, İslam’daki doğruluk ve hayrın hayat meselelerinin çapraşıklığını düzelteceğini bildiği için ondan nefret ediyor.

Onun nefretinin asıl sebebi kendisinin bu çapraşık duruma bir istikamet vermek isteyişi ve işlerin çapraşıklığı üzere kalıp düzelmemesini arzu edişidir. İslam dışı insanların, İslam’dan yüz çevirmesi asla şaşılacak bir şey değildir. Bu tarih boyunca bütün İslam’dan bir haber olan toplumların yapmış olduğu şeydir. İslam’dan nefret ettikleri gibi ona bir türlü tahammül de edemezler.

İslam dışı insanlar, İslam’a davet edenden de nefret eder. İslam dışı toplumlar onu “aralarında ihraca” veya yok etmeye çalışırlar; İslam’a davet edenlerin “fikir hürriyeti” ve “inanç hürriyeti” mucibince selamet ve serbestlik içerisinde yaşamalarına bile tahammül edemezler.

Allah (c.c.) mealen insanoğluna şöyle buyuruyor: “Sen istesen de istemesen de ben nurumu tamamlayacağım.”