Pehlevan, üreticinin emeğinin göz ardı edildiğini belirterek, gerçekçi saha verilerine dayanmayan fiyat ve rekolte açıklamalarının sektörde büyük zararlara yol açtığını söyledi.
Rekolte Tahminlerindeki Çelişki ve Kayıplar Göz Ardı Ediliyor
Bu yılki fındık sezonunun iklimsel etkilerden doğrudan etkilendiğini sözlerine ekleyen Pehlevan, şunları kaydetti: “Yazılı ve görsel basında telaffuz edilen 420 bin ton, 520 bin ton ve 620 bin tonluk rekolte açıklamaları birbiri ile çelişmektedir. Kurumların açıklamış olduğu rakamlar arasındaki aşırı farklılık nereden kaynaklanıyor? Açıklanan bu rakamların içerisinde ilkbaharda meydana gelen don, son dönemdeki kuraklık, külleme ve kahverengi kokarca zararlısından kaynaklı verim kaybı hesaba katılmış mıdır? Açıklanan rakamlarda bazı bölgelerde yüzde 40’a varan ürün kayıpları göz ardı edilmiştir. Gerçek rekolte masa başı oyunları ile değil, sahada gerçekçi yaklaşımlarla görmek, tespit etmek gerekir.”
Geçmiş Sezon Fiyat Politikası Eleştirisi: "Üretici Kaybetti"
Rekoltenin gerçekçi çalışmalarla belirlenmesi gerektiğinin altını çizen Pehlevan, 2024 yılındaki fındık sezonuna değinerek, “Her sezon olduğu gibi 2024 yılında da fındık rekoltesi 717 bin ton ile 737 ton arasında gidip geldi. Senaryo başarılı oldu, fındık fiyatı 130 TL olarak açıklandı fakat yıl içerisinde fiyat 220 TL’ye yükseldi. Görünen o ki bir yerlerde hata ya da daha fazla kazanma hırsıyla rakamlarla oynanıyor. Gerçek rekolte ortaya koyulmadığından üretici kaybetti, konforlu mekanlarda oturanların kazanması için her türlü yol mubah sayıldı.” dedi.
Üreticinin alın terinin karşılığını alamadığını ifade eden Pehlevan, “Yağmurda çamurda, güneşte aç susuz fındık dallarına asılı kalan dolayısıyla bin bir cefayı kim çekiyor? Tek taraflı kazan kazan olursa bu sürdürülebilir bir üretim modeli olamaz. Üretici kazanç sağlayamazsa üretimi bırakır, ihracatçı da satacak fındık bulamaz, herkes kaybeder. Realist olalım. Parayla değil sayılarla bizlerle oynamayın. İhracatçının cebine daha fazla para girecek diye bizim için kahverengi elmas niteliğindeki bir ürünün alımı yapılırken üretici mağdur edilmemelidir.” ifadelerini kullandı.
Pehlevan, saha çalışmalarında tespit edilen ilkbahar donu, kuraklık, külleme ve kahverengi kokarca zararlısının 2025 fındık ürününün yıl içerisinde daha yüksek rakamları göreceğine işaret ettiğini belirtti. Fındık maliyetini ve dolayısıyla açıklanacak fiyatı manipüle etmek için ana girdi maliyeti olan işçilik ücretinin 1.200 TL açıklanmasının inandırıcı olmadığını ve halkın bu fiyatı belirleyenlerden iş gücü talep ettiğini ekledi.
Fındık Maliyeti ve Adil Fiyat Çağrısı: 230 TL/KG Talebi
Bu seneki fındık maliyeti hakkında da açıklamalarda bulunan Pehlevan, “Üreticinin maliyeti her yıl artarken, fındık fiyatı enflasyon karşısında değer kaybediyor. Yapılan hesaplamalarda bir kilogram fındığın üretim maliyeti en iyimser tahminle 175 TL/KG çıkmaktadır. Bu maliyetin üzerine üreticinin yaşam payını koyarak bir taban fiyat açıklanmasıdır. Çünkü fındık fiyatı, sadece üreticiyi değil, ihracatı, işçiliği, sanayiyi ve ülke ekonomisini doğrudan etkileyen stratejik bir unsurdur. Bu nedenle adil, sürdürülebilir ve üreticiyi memnun edecek 230 TL/KG fiyat açıklanmalı, bu fiyatın altından ürün alınmasının önüne geçilmesi ve fındık sezonunda bütün boş dükkanlarda alım yapanların kayıt altına alınması gerekmektedir.” dedi.
TMO ve FİSKOBİRLİK Birlikte Hareket Etmeli
Pehlevan, TMO’nun piyasada etkin olmasının ve üreticiyi tüccarın insafına bırakmamasının önemli olduğunu vurgulayarak, “Ürünü değerinde alacak bir kamu güvencesine ihtiyaç var. Aynı zamanda fındık üreticilerinin örgütü olan ve fındık konusunda Dünya markası olan FİSKOBİRLİK’in etkin hale getirilmesi için zaman geçirmeden bir çalışma başlatılmalıdır. Üretici fındığını yok pahasına satmaması için hızlı hareket edilmeli. TMO ve FİSKOBİRLİK birlikte hareket edebilmelerinin yol ve yöntemleri artık bulunmalı.” ifadelerini kullandı.
Pehlevan, “Mazot, gübre, ilaç ve işçilik maliyetleri geçen yıla göre neredeyse iki katına çıktı. Bu maliyetler karşısında üretici borçlanmadan sezonu tamamlaması için gerekli önlemler alınmalıdır. Devletin destekleri artmalı, özellikle üreticinin sosyal güvencesi, uzun vadeli destek politikalarıyla sağlanmalı. Çünkü, fındık Türkiye için yalnızca bir tarım ürünü değil, ciddi bir döviz girdisidir. Ancak fındığın hammadde olarak değil, katma değerli ürün olarak ihraç edilmesi için hiç vakit kaybetmeden AR-GE çalışmalarına hız verilmelidir. Dünyanın %70’inden fazlasını biz üretiyoruz ama markalaşma ve işleme konusunda çok gerideyiz.” şeklinde konuştu.Pehlevan, fındık bahçelerinde çalışacak genç bulmanın zorlaştığını belirterek, “Tarım politikaları, gençleri ve kadınları üretimde tutacak şekilde şekillenmeli. Üreticinin emeği, alın teri göz ardı edilmemeli. Fındıkta sürdürülebilir üretim, doğru planlama ve adil fiyat politikalarıyla mümkündür. Üretici güçlü olursa Türkiye güçlü olur. Fındık piyasasına yön verenlere soruyoruz; üretici siz olsaydınız bin bir emekle topladığınız fındığınızın fiyatını belirlemede aynı yöntem ve stratejileri mi uygulardınız?” ifadeleriyle açıklamasını tamamladı.