Dört gün önce lig maçına rotasyonlu bir kadro ile boyumuzun ölçüsünü almasına aldık da... Ama bir kaideyi aldık da... Ama öyle bir şeydir ki, elindeki oyuncu grubunu hangi maç olursa olsun, en ekonomik kadro ile sahaya sürmek, oynadığın müsabakanın sonucuna göre; sonraki maçta risk almak her hocanın hakkıdır.
Nedenleri ve de sebeplerinde tek bir olgu vardır, onun da adı: motivasyon. Trabzonspor evinde oynadığı rotasyonlu kadro ile bunu Galatasaray’a dört gün önce verdi. Şimdi mağlup oynadığın maçta ne aradığını alarak maçın kaderini değiştirip rakibi asimile edeceğiz...
Ozan Tufan’la başlayıp, Ozan Tufan’la bitirmeye gayret gösterdik. Hepsi bu. Kaybedebiliriz, adı futbol. Her şey var da bu finali oynayan Trabzonspor... Misyonunda her zaman bir davası vardır.
Böyle olmamalıydı. “Gücümüz bu” desek... Bu da değil. Böylesine bloklar arasındaki kopukluğun verdiği handikap desek, o da misyonumuza uygun değil. Böylesine desek... Bir iki kararın dışında, ona da bir şey diyemeyiz.
Geriye kalan ise doksan dakikada rakibi alanında eksik yakalayamadık. Yakalayamayınca da hataya zorlayamadık. Hiçbir maçın oynanmadan kazanılmayacağını da futbolcuların beyinlerine enjekte edemedik.
Biz yenildik arkadaşlar, yenildik. Bu sezonu allayıp pullayıp bu günlere kadar geldik. Başarının "B" sine bırakın ulaşmayı, yaklaşma bile yaklaşamadık.
Bunca borcun altında, daha da büyük borçların beklendiği yeni sezona kadar...
Böyle gider mi? İşte tam bu anda dakika seksen, Ozan Tufan kulübeye çekildi. Böyle gider mi, gitmezdi? Bilmiyorum. Lakin bu oyuncu grubuyla hiç gitmez, bunu biliyorum...
Sporun patenti altında olmak başka bir şey, Trabzonspor’u sahada temsil etmek başka bir şey. Bu forma bu kadar ucuz giyilecek forma değil... Algılamak da başka bir şey.