SANKİ SONUNDA AKILLANDIK!

Trabzonspor’un ta kuruluşundan beri “Birlik-beraberlik’ konusunda hiç değişmeyen bir gerçek vardır Trabzon’da..

Eğer işler iyi giderse, fazla çatlak ses çıkmaz!

Çeşitli hesapları olanlar dahi bunu seslendirmez.

En azından müsait bir ortam bekler..

Herkes takımın yanında, yer alır,ya da öyle görünür!

Yani, başarılı olunan dönemlerde o sözü çok edilen birlik-beraberlik sağlanmış gibi gözükür.

Ancak, ne zamanki işler sarpa sarıp da tekerlek yoldan çıkar..

Seyreyle cümbüşü..

Teknik direktörler,futbolcular hatta masörler,malzemeciler..

En fazla da yönetimler topa tutulur..

Ya işi bilmiyordurlar, ya da paraları yoktur!

Bazıları da sanki  memlekette  başka adam yokmuş gibi, kulübün yakasından bir türlü düşmüyordur..

***

Bu konuda o kadar acımasız olduk ki, hiç kimse kurtulamadı bu salvolardan..

Bugün tesislere, sahalara adlarını verdiğimiz insanları bile  bir kenera  ayırmadık!

Şükrü Ersoy’dan Ahmet Suat Özyazıcı’ya, Özkan Sümer’e..

Şenol Güneş’ten, Ali Kemal Denizci’ye kadar kim gelirse dizdik sıraya !

Rahmetli Kadir Özcan’ı 1461Trabzon Teknik Direktörlüğüne..

Bütün kupalarda emeği olan, sözleşmesi yenilenmeyince gelen teklifleri ihtiyacı olduğu halde reddeden, “Ben Trabzonspor’un kaptanıyım, başka kaptanların arkasından sahaya çıkamam” deyip 28 yaşında futbolu bırakan  Cemil Usta’yı genç takım antrenörlüğüne bile layık görmedik..

Bu takımın sayısız şampiyonluğunda, büyük başarılarında çok büyük katkısı bulunan,Trabzonspor’u efsane yapan temel direklerden başkanımız Şamil Ekinci’ye ardı ardına 3 sezon kazanılan şampiyonluğun ardından dördüncüsünün kaybedilip ikinci olunacağının belli olduğu maçta, Hüseyin Avni Aker’in Şeref Tribünü’nde edilen sözleri ! kulaklarıyla duymuş birisi olarak bizim bırakın birlik-beraberliği, vefayla bile pek işimiz olmadı..

Ve gelinen noktadan da  sadece bu kulüpte görev yapanlar değil, tüm Trabzonsorumludur..

Değer bilmek, vefalı olmak, hak edene hakkını vermek, kendi insanına hor gözle bakmak bir yana, en azından transfer dönemlerinde yönetimleri baskı altına alıp,kulübün boyunu çok aşan transferler için bankaların kucağına atmadık mı?

-İstanbul kulüpleri ne yıldızlar alıyormuş ta, biz niye almıyormuşuz!

-Madem paraları yokmuş, niye gelmişler yönetime.

Sözleriyle baskı altına alınan ve bu baskıya  direnemeyen yönetimlerin  de  çoğu  5 aylık bile olmayan futbol mazilerine karşın, vasat bir futbolcuların bonservislerini  2,3,5 milyon Dolarlar, Euro’lar saçmadı mı?

Bizler de bunları alkışlamadık mı?

Söyleyin o zaman; bugün Trabzonspor ipotek batağından  iflas noktasına gelmişse,bunda suç sadece yönetenlerin midir?

***

Ancak ortada şimdiye kadar pek alışık olunmayan bir durum vardır Trabzon’da..

Herkes eteğindeki taşları şöyle ya da böyle ve bence haklı olarak döküyor ama,ön planda olan, “Olan oldu da bu işten nasıl sıyrılırız” düşüncesi.

Sonunda Trabzonspor’u o eski  haline  nasıl getiririz” düşünceleriyle bir konsensüs sağlanmış gibi.

“Bir musibet, bin nasihatten iyidir” atasözü gerçek mi oluyor ne?

Elini taşın altına koymaya hazır etkili, yetkili ayrıca madden güçlü insanlar samimi bir çare arayışında..

Ve  Trabzonspor’u bataktan çıkaracak güçlü  bir irade ve bunun yansıması yönetim işe soyunacak.

Herkes Trabzonspor ortak paydasında birleşecek gibi..

Umarım yanılmam..

Çünkü, bu Trabzonspor’un son şansıdır..

Ya Trabzon tek marka değeri olan, ayrıca bir yerde kendisinin adam yerine konulmasını sağlayan Trabzonspor’a vefasızca ihanet edecek..

Ya da Efsane’nin Bordo-Mavili bayrağını  yeniden gönderdeki en yüksek yerine çekip , dosta  düşmana, “ Madem öyle işte böyle” diyecek!

Haydi hayırlısı…

Ayrıca, bu günler tarihe tanıklık etme zamanıdır!