ne acılar çekti bu coğrafya
kimbilir sırada çekeceği nice acılar da bekliyor eşiğimizde
korumasız savunmasız sonbahar yaprakları gibiyiz
sırası gelenden bir öncekine değiyor adına ölüm denen zamanın kalleş makinesi
sonlandıkça ömürleri basılıyor umarsızca 'kader' deklanşörüne
tetik düşünce yanlızlığımız artıyor odalarda
duvar saati arada gongunu vurdukça anımsıyoruz hâlâ yaşadığımızı
ama eksik yaşıyoruz
artık eskisi gibi sözcükler dökülmez oluyor ketum dudaklarımızdan
ne içtiğimiz sular kâr ediyor ahımıza
ne de sokağından sürüklenip gittiğimiz arnavuttaşları
iki parmak arasına el kadar sıkıştırdığımız kâğıt parçalarından çare umuyoruz
söndürüyoruz kül tablalarında kendimizi
'kâr etmez ahım sen gülizare...' türküsünü çığırıyor radyoda cengiz özkan
yeni bir sefere çıkan teknesi su alan kaptan gibiyiz
çok şükür!
çok şükür!
yaşıyoruz diyemiyoruz
dışımızda dönen onca kötülüğü gördükçe
..
zeytinlik