SON ŞANS

Ne zamandır yazmak ile yazmamak arasında tereddüte düştüğüm bir yazı bu. Neticede Trabzonspor eski kulüp başkanlarından biri olan, üstelik Trabzon kökenli Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu'nun içinde bulunduğu bu zor durumda (yılların oluşturduğu, artık kabuk bağlamış yapıların aşılamaması), onu en çok desteklemesi ve hatta önündeki taşları bile kaldırarak kendisine yardımcı olması gerekenin biz Trabzonspor taraftarlarının olması gerekliliğine inandığımız hâlde, sanki sürecin biz Trabzonsporluların daha da çok TFF Başkanının sırtına vurması gerekliliğine sahip olmamız şeklinde ilerlemesi hem manidar hem de şüpheli bir durum oluşturmuştur.

Özellikle Trabzonspor Kulübü Başkanı Ertuğrul Doğan'ın daha birkaç gün önce MHK tarafından Trabzonspor maçlarına atanan hakemlerce yirmiden fazla puanın gasp edildiğini söylemesi, yıllardır kanayan bu yaranın en azından bu konuda başkanlığı döneminde canı daha çok yanmış olan İbrahim Hacıosmanoğlu'nun merhem olmasını beklerken, sanki bu hakem ve VAR Odası rezaletlerini Trabzonspor ilk defa yaşıyormuşçasına kendisinin de biz Trabzonsporlular gibi hayretler içerisinde şaşarak bakakalmasını anlamak hiç de mümkün değil.

Tabii ki sene başından beri yaşanılan felaketleri ve atlatılan tsunamileri yok sayarak, son hafta üzerinden hafta üzerinden Süper Lig'i kıyas alırsak, Trabzonspor’un Avrupa'ya gidebilmesi için hayati derecede önemli maçlarda yaşanılan kasti hakem ve VAR Odası fecaatlerinde TFF Başkanının sanki Golf Federasyonu Başkanıymış gibi kendisinin de bizler gibi olaya yabancı ve seyirci kalması anlaşılır bir durum değil.

Evet, federasyon içerisinde bir yapı var ve bu yılların birikimiyle oluşmuş, kökünün kazınması zor bir yapı. Ve bu yapı ne kadar zorlanırsa zorlansın yine de kendi bildiğini uyguluyor diyerek bu sorunsalı üzerinden atarak kendini kurtarmaya çalışmak kolaycılıktan başka bir şey değildir. Her ne kadar bu süreç içerisinde Trabzonlu ve Trabzonsporlu olduğun için Trabzonspor’a farklı hiçbir muamele yapamayacağını deklare etsen bile, burada milyonlarca futbolseverin önünde, özellikle Trabzonspor üzerinden yaşatılan futbol cinayetlerinden de bir Trabzonsporlu olarak kendini asla muaf tutamazsın.

Kasımpaşa maçında anlaşılmaz derecede iptal edilen Trabzonspor’un buz gibi golü ve Galatasaray maçında "penaltı kesin de Muslera acaba kırmızı kart görecek mi?" diye VAR incelemesine giden hakemin kararını merakla beklerken, tüm Trabzonspor taraftarlarına küfür edercesine saçma bir bahaneyle pozisyona ofsayt çekilmesini gel de bu taraftara anlatmaya çalış.

Bütün bu olanlardan daha da vahimi, 2011 şike sürecinin baş aktörlerinden Eskişehirspor’un şehri Eskişehir'de Ziraat Türkiye Kupası finalinin oynatılmaya çalışılması, İbrahim Hacıosmanoğlu federasyonunun Trabzonspor’a attığı bir gol daha diyerek bu kararı alanların espri düzeyini iyice eğlenceye, düzeyini iyice… Sağduyu galip geldi de maçın Gaziantep’te oynatılmasına karar verildi.

Ama hakikaten ortada garip bir durum var. Tüm bunlar yaşanırken Trabzonspor ile TFF ve MHK arasında kılıçlar çekilip savaş tamtamları iyiden iyiye çalmaya başlanmışken; Kasımpaşa ve Galatasaray lig maçlarında yaşanan hakem skandalları—demeyeceğim—resmen cinayetleriyle Trabzonspor’un Avrupa Kupalarına gidebilmesi için gerekli olan beşincilik ihtimallerinin ortadan kalkmasıyla beraber tüm umutların Kupa Final maçına bağlanmış durumdayken, gidip de Galatasaraylı olduğunu tüm Türkiye'nin gözünün içine soka soka gösteren bir orta hakemin bu maça verilmesi artık bunun safdillik ya da iyi niyetle belirtilecek bir yanının olmadığı aşikâr olduğu kadar, Trabzonspor taraftarlarının sinir uçlarıyla da oynandığının resmen bir işaretçisi olmuştur.

Bu akşamki Galatasaray kupa finali maçının sonucunu bir orta hakem ve VAR hakemi birlikteliği belirlerse, bu şehir bunu nasıl kaldırır bilemem. Umarım TFF ve MHK ve onun tüm kurulları ne yaptığını biliyordur.