SUÇUN ÇOK BÜYÜK

Atam… Geçenlerde senin Samsun’daki heykelini yıkmak için saldırıda bulundular. Çok uğraştılar ama yıkamadılar. Keşke biraz daha uğraşıp yıkabilseydiler. Hatta baktılar yıkılmıyor ateşe verip yaksaydılar. Çünkü bu davranışı hak ettin. Çok büyük suçlar işlemişsin, hangisini sayayım?
Padişah Vahdettin’in Yıldız sarayında on sekiz yaşındaki Nimed Nevzad Hanım ile beşinci evliliğini yaptığı sırada senin yok olmak üzere olan Türk Milleti’ni kurtarmak için ordunun başında tabanı yırtık çizmeyle Sakarya Meydan Savaşı’nda ne işin vardı? Padişah ve etrafındakiler gibi kendine bir harem kurup keyfine bakmak varken düşmana geçit vermemek için dişe diş dövüşüp gerektiğinde kar üstünde uyuyup kendini hırpalamana ne gerek vardı?
Hayatının baharında genç ve yakışıklı bir subay olduğun günlerde rahat görevler dururken gönüllü olarak Libya’ya gidip İtalyanlara karşı çöl savaşları yapmanın, İstanbul’da sefa ortamlarında en şık giysilerle ve en fiyakalı şapkalarla caka satmak varken, Tobruk’ta sıcağın sefaletin içinde düşmanın namlusunun ucunda gezmenin, bir Türk savaşçı geleneği olan şehit olursan çenenin bağlanması için mendil sarılmış şapka başında düşmanla göğüs göğüse savaşmanın ne gereği vardı?
Geri çekilip canını emniyete almak varken Halep’te İngiliz ve isyancı Araplara karşı sokak aralarında elinde tabancan kelle koltukta kurşun kurşuna gerilla savaşı yapmanın ne gereği vardı?
Zoru görünce kaçıp San Remo’da yanında eşi, çocukları veya sevgilileri ile sahil boyu gezintiler yapanlar gibi olmak yerine Türk Milletinin kadınları, kızları ve hatta erkek çocukları Avrupa’nın genelevlerine ucuz sermaye ve sarhoş masalarına meze olmasın diye şarapnel parçalarının altında savaşarak milletin namusunu kurtarmak sana mı düştü?
Padişahın ve işgalcilerin yanında yer alıp padişahın kullarına efendilik yapmak varken kulları millet yapıp her seferinde “efendiler” diye hitap edip bilinçlendirmene ne gerek vardı?
Anadolu’daki bütün azınlıklar emperyalist Hıristiyan devletler tarafından ayaklarına kadar getirilmiş misyoner hastanelerinde her türlü çağdaş sağlık hizmeti alırken, Türk Milleti imkânsızlıktan, bakımsızlıktan, açlıktan ve hastalıktan kıran girmişçesine sapır sapır dökülüyordu. Perişan Türk Milleti’nin halini gören bir Hıristiyan seyyahın, “Bunlar eriyor, bitiyor. Anadolu’nun geleceği Hıristiyanlardadır.” dediği bir durumda daha penisilin bile bulunmamışken milletin en ücra köşesindeki her bir ferdini kurtarabilmek için sıtmaya, lepraya, frengiye, vereme savaş açıp Türklerin nesillerini ve geleceğini kurtarmak için o kadar zorluğa ve sıkıntıya girmene ne gerek vardı?
Hatırlıyor musun milli mücadeleyi başlatmak için Anadolu’ya geçmeyi düşündüğünü söylediğin bir arkadaşın, “Boş ver bunları. Artık bu iş bitti. Gel seninle Anadolu’da toprak alalım, çiftlik kurup ağa olalım.” demişti. Sen kızıp orayı terk etmiştin. Hâlbuki o arkadaşını dinleseydin, çiftliğinde ağa olsaydın, kula kul olmaya alışmış köylülerin efendisi olsaydın senin için daha iyi olmaz mıydı? Ama sen ne yaptın? Padişaha hizmeti varlık sebebi sanan köylüyü, “Köylü milletin efendisidir.” diyerek efendi yapmaya çalıştın. Suçun büyük gerçekten.
Hele Türk kadını için yaptıklarının hiç affı yok. Ne güzel işleyen bir sosyal düzen vardı. Kadına ne kadar kısıtlama getirilirse o kadar dindar olunabilen, dinin erkeğin kadın üzerinde egemenlik aracı olarak kullanıldığı, kadının sadece erkeğin izin verdiği oranda var olabildiği bir düzen varken ve sen hiç gereği yokken kadınları aldın erkeklerle eş bir statüye getirdin. Sokakta erkeğinin arkasında kıdem sırasına göre yürüyen o dört zevceden her birine bürokraside bilimde ve her kademede erkekle eş olabilecek imkânlar verdin. Ne gerek vardı erkek egemen toplumun çarkına çomak sokmaya? Sanıyorum en büyük suçun bu şekilde kadınları erkeklerin sömürüsünden kurtarman oldu. Sen ne hakla bir erkeğin dört kadın almasını yasaklayarak en önemli sünnetlerden birinin uygulanmasını engellersin? Hele de bütün kutsal değerlerimizi tahrif ederek cahil Müslümanları sömüren, dini; mülke ulaşmak için araç yapan din komisyoncularının bütün sahtekârlıklarını ifşa etmek için, “Kula kul olmayın, olacaksanız Allah’a kul olun.” diyerek kutsal kitabımız Kur’an’ı tefsir ettirerek halkın anlayacağı şekilde halka sunman yok mu?
Suçun çok büyük, affedilir gibi değilsin.