bazı sevgiler tanımsızdır:
renksizdir su gibi
kokusuzdur boşluk gibi
destandır hiç sönmeyen ateş gibi
(yerleşkem ortahisar)
yoldur o içimdeki dehlizlerde ve gittikçe sonlanmayandır:
bu kent benim karşılıksız sevdamdır
bu kent benim kirlenmişliğiyle
bu kent benim parçalanmışlığıyla
bu kent benim hoyratlığıyla
acılı sevdamdır
(altınbaşlı meyrem kilisesi)
baktıkça ona dağlar gözlerimi
baktıkça ona anlatır bana geçmişin ağulu tarihini
baktıkça ona kederli tanığımdır
sarhoşluğumun dinmediği efsunluğumdur
(uzaktan bakmak olmaz gelsene ganita'ya)
şimdi düşünüyorum da;
sözcüklerim yetersiz kalıyor onu anlatmaya
onu her görüşümde yaralı bir hayvan! gibi çırpınıyor çor bağrımda
her sokağının başında gizil bir sevgiliyi beklediğimdir
kapıdan kapıya seslendiğimdir
bir ıslık sesiyle irkildiğimdir
türkümdür ağıtımdır manimdir
dilimde pelesenk olmuş arnavut taşı kaldırımımdır
tarabzon sarısı rengimdir
ya da hükümranlığının simgesi olan kiremide bulanmış bordo rengimdir
(herkesin düşü bizim yaşadığımız)
bu kent benim biraz da;
anlaşılır olduğum kadar da anlaşılamayan
ortahisar
(koca mustafa kemal'i yedin yine doymadın mı!)
(kunduralarımızı bu sokaklar aşındırdı)
(eski roma yolları yer ile yeksan olsa da)
(bi süreliğine misafir olarak geldik dünyaya)