TRABZON'DA GÜN


Boş zamanlarımda uğrak mekanlarımdan biri Yaylacık'taki Akçaabatlı Hasan'ın yeridir. Çayın hasını yayla suyundan yapar. Tirebolu'ya ait fabrikada üretilen Çaykur çayını kullandığını dillendirir. Biz de ona inanırız. Bazı çay ocaklarında vitrinde başka demlikte başka çayın demlendiğini bildiğimizden ona da ihtiyatla bakmamız bundan. Yoksa severiz Hasan ağabeyi.
Sonra geçerim Ulu Cami çay ocağına. İnanın modernlikte böylesine güzel bir mekanı yapan başta cami derneğine ve sonra oranın işletmesini yapan Gökhan kardeşime ne kadar teşekkür etsek azdır. Türkler de insan gibi mekanlarda oturabiliyor dedirttikleri içindir bu teşekkürüm.
Öğleye yakın binerim arabaya gelirim Enver'in Fatih Lisesi altındaki mekanına. Orada da birkaç bardak çay içtim mi Enver'le ve mahallenin has delikanlısı Burhan'la ağırlığını futbolun oluşturduğu muhabbetin ardından Avni Aker'e doğru sallarım vücudumu.
Tabii o esnada Gürsel'i, Furkan'ı, Burak'ı, Oğuz'u ve birçok arkadaşı da orada görürüm.
Çay muhabbetleri bitmez. Stadın karşısındaki Pekşen çay ocağına yanındaki berbere bir selam vermeden geçmek olmaz tabii.
Çoğu kez konuşan değil dinleyen konumda tutarım kendimi. Meseleri benden ziyade insanların nasıl gördüklerine odaklarım kendimi. “Ajan İsmail” gibi yandan dinler, tastik ettiğim ya da karşı çıktığım şeyler olursa belki birkaç cümlelik bir katkı yaparım.
“Hayat bu, su misali kıvrım kıvrım akar ya/ Bir yanda akan benim diğer yanda Sakarya” şiiri dlimde sessizce yankı bula bula dönüş yoluna koyulurum.
Şimdi Avni Aker'den Akyazı'ya taşınınca stat, benim de güzergahımda bazı değişiklikler olacak gibi.
Çünkü futbolsuz bu şehrin hakikaten tadı olmaz. Kazanılan maçtan sonra aç kurtlar gibi gazetlere saldıran bu insanları böylesine okuma iştahıyla dolduran futbolu inkıtaya uğratmak akıl karı değil.
Siyaset elini taşın altına sadece mekan için değil futbolun adaleti için de sokmalı. Altı vekilimizden birinin Beşiktaş maçında uğradığımız katliamdan sonra bir demecine rastlayamamak savmaz bir yara oluşturdu millette.
Benden uyarması, çay ocakları bunlara vekilim gözüyle bakmıyor. Hele Akçaabat'la ilintili olanına büyük tepki var.
Neyse ben döneyim kendime..
Tabi yolum daha da kısalacak. Söğütlü'den Akyazı'ya yaya 30 dakikada vasıtayla 5 dakikada varabileceğim. Belki günler geçecek Trabzon merkeze yolum düşmeyecek.
Bizi Avni Aker'in etrafına maç olmadığı günlerde çeken o tılsım artık mekan değiştiriyor. Doğaldır ki biz de bu değişime icabet etmek durumundayız.