Trabzonspor’da Gerçekçilik, Sokaklarda Vicdan

Trabzonspor’da Gerçekçilik, Sokaklarda Vicdan

Trabzonspor geçtiğimiz hafta çok kritik bir Başakşehir maçına çıktı. Adeta bir gol düellosuna dönüşen karşılaşmada oyun sürekli gidip geldi; her iki takım da galibiyete çok yaklaştı. Ancak Muric’in son dakikalarda attığı o harika gol, Trabzonspor’a üç puanı getirdi.

Sosyal medyayı takip ettiğimde gördüğüm manzara ise hiç şaşırtıcı değildi: Gol gelene kadar ne Fatih Tekke’nin hocalığı kalmıştı, ne Muric’in futbolculuğu… Dakika doksanda gol gelince bir anda herkesin fikri değişti.

Oysa Fatih Tekke, daha sezon başından beri açık yüreklilikle bu kadroyla şampiyonluğun zor olduğunu, ilk dört içinde kalmanın bile büyük başarı sayılacağını söyledi. Taraftarı oyalayacak hayaller satmak yerine gerçekleri ortaya koydu. Potansiyeli abartmadan, pembe tablo çizmeden, “Bu kadro ancak bu kadar” deme cesaretini gösterdi. İşte bu duruş bile onun ne kadar Trabzonsporlu olduğunu göstermeye yeter.

Şimdi herkesin bunu iyi anlaması gerekiyor: Yönetimi, taraftarı, Trabzonspor’a gönül veren herkes, bu kulübün bugün içinde bulunduğu şartlarda kurtuluş reçetesinin Fatih Tekke olduğunu kabul etmek zorundadır. Taraftar, koşulsuz ve şartsız bir şekilde Tekke’nin arkasında durmalı; yönetim de uzun soluklu bir sözleşmeyle desteğini açıkça ilan etmelidir. “Sonuç ne olursa olsun bu yola beraber devam edeceğiz, gereksiz maceralara girmeyeceğiz” mesajı net biçimde verilmelidir.

Çünkü Tekke, menajer oyunlarına da, gereksiz transfer harcamalarına da, kulübün sırtına yük olan masraflara da dur diyecek bir teknik direktördür. Biraz sabır, biraz tahammül… Sonunda Trabzonspor yeniden eski şaşalı günlerine dönecektir. Başka bir çıkış yok.

Gelelim ülkenin kanayan bir başka yarasına…

Son dönemlerde Türkiye genelinde sokak hayvanlarına yönelik hoyrat ve acımasız bir uygulama furyası başladı. Bir anda her yerde aynı sert tavır… İş o kadar abartıldı ki İstanbul Valiliği, hiçbir yasal dayanağı olmamasına rağmen sokak hayvanlarına su verilmesini bile yasakladığını duyurdu. Neyse ki mahkemeler devreye girip bu kararın hiçbir hukuki karşılığı olmadığını ortaya koydu da mesele büyümeden frenlenmiş oldu.

Allah aşkına, bu nasıl bir vicdan? Bir hayvanın su ve yiyecek hakkını yasaklayarak neyi çözüyorsunuz? Bir canlının yaşama ihtiyacını ortadan kaldırmayı bir yöntem gibi sunmak nasıl bir anlayıştır?

Bu hoyrat tavır ne yazık ki Trabzon’a da yansıdı. Trabzonspor’un ve Ortahisar Belediyesi’nin adeta maskotu hâline gelmiş Zibidi adlı köpek, bir şikâyet üzerine barınağa götürülmek istendi. Ancak hayvanseverler pes etmedi; köpeğin yeniden Trabzon’a dönmesi için büyük bir mücadele verdiler. Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan’a ulaşıp durumu anlattılar.

Sağ olsun Ertuğrul Başkan da konuya kayıtsız kalmadı. Kulüpten görevlendirme yaparak, kulübün kendi arazisinde Zibidi için güvenli ve uygun bir yaşam alanı oluşturulacağını söyledi ve bu iş için çalışanları bizzat görevlendirdi.

Görünen o ki Zibidi çok yakında yeniden yuvasına dönecek; enerjisi, neşesi, huzuru yerine gelecek. Başkan Ertuğrul Doğan’ın bu duyarlı tavrı, hayvanseverlerin ve vicdan sahibi herkesin yüreğine su serpmiş durumda.

Bizler de Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan’ı bu örnek duruşu için tebrik ediyor, yürekten alkışlıyoruz.

Yüreğine sağlık, Doğan Başkan.

Köprü Yapıyoruz, Vicdan İnşa Edemiyoruz

Memleketimizin en büyük sorunlarından biri, bir işi yapıp sonra tamamen unutmamız. “Salarız çayıra, Mevlam kayıra” anlayışı artık kangrene dönmüş durumda. İşin takibi yok, kontrolü yok, sorumluluğu üstlenmek hiç yok. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri ise üst geçitlerdir.

Dünya çoktan modern ve güvenli çözümlere geçmişken biz hâlâ yıllar öncesinin köhne mantığıyla, ömrünü doldurmuş yapılarla idare etmeye çalışıyoruz. Üstelik bu üst geçitler sadece eski değil; tam anlamıyla bakımsız, ilgisiz ve sahipsiz. Karayollarının kendi bölgesindeki kaç üst geçit olduğunu, bunların ne halde olduğunu bildiğini bile sanmıyorum. Çünkü açıkça görünen bir gerçek var: Kimsenin umurunda değil.

Merdivenlerin kauçukları kopmuş, çöpler birikmiş, pas tutmuş demirler dökülüyor… (Bu çöpleri atan da yine biziz, ayrı mesele.) Ama yetkililerden en ufak bir tepki, bir kontrol, bir sorumluluk hissi bile yok.

Oysa istenen şey bir lütuf değil. Ayda bir görevlilerin çıkıp bir tur atması, “Bu üst geçit ayakta mı, güvenli mi, ışıkları çalışıyor mu?” diye bakması bile yeter. Bu kadar basit bir görevin bile yapılmaması gerçekten utanç verici.