Yaklaşık bir ay önce Trabzon’da oynanan Trabzonspor–Alanyaspor karşılaşmasında, oyunu zorlayan ve galibiyeti kaçıran taraf Alanyaspor olmuştu. Bu maçla bugünkü karşılaşma arasındaki en belirgin fark ise temponun ciddi biçimde düşmesiydi. Bunu olağan karşılamak gerekiyor zira her iki takım da önemli eksiklerle sahadaydı ve oldukça yoğun bir fikstürden geçiyordu.
Trabzonspor’un oyunu bugün net biçimde birkaç temel oyuncu üzerinden şekilleniyor. Savic, Tim, Oulai, Zubkov ve Onuachu. Bu isimler takımın ana omurgasını oluşturuyor. Bu oyuncular sahada olmadığında, özellikle oyun üretimi ve yaratıcılık anlamında ciddi kopukluklar yaşanıyor. Dahası bu eksiklikler yalnızca bireysel boşluklar yaratmıyor yan parçaların tamamı da olduklarından daha zayıf görünmeye başlıyor.
Beşiktaş maçıyla Alanyaspor karşılaşması birlikte okunduğunda ortaya çıkan tablo oldukça net. Trabzonspor, karşısında kapanan ve alanı daraltan rakiplere karşı üretmekte büyük zorluk yaşıyor. Set hücumunda çözüm üretemeyen bir yapı oyunu sürekli kenarlara sıkıştırıyor ve bu da tahmin edilebilirliği artırıyor.
Bu noktada meselenin çözümü tek başlıkta toplanıyor; Transfer.
Hem nicelik hem nitelik açısından Trabzonspor’un ciddi eksikleri var. Ara transfer döneminde bu boşlukların doldurulması artık zorunluluk.
Hücumdaki yaratıcılık sorunları konuşulurken savunmadaki aksaklıkları görmezden gelmek mümkün değil. Hem Beşiktaş hem de Alanyaspor maçında yenilen goller büyük takım refleksiyle bağdaşmayan türdendi. Basit kanat organizasyonları, ceza sahasına indirilen sıradan toplar, rakipler için kolay üretim yöntemlerine dönüşmüş durumda.
Savunmada kolay goller yemek, hücumda ise üretememek…
Bu iki sorun birleştiğinde maçı kazanmak için olağanüstü efor sarf etmek zorunda kalıyorsunuz. Oysa büyük takım refleksi tam da burada devreye girmeli.
Trabzonspor’un gerçek anlamda refaha çıkabilmesi için, yalnızca yüksek tempoda değil ikinci viteste oynarken de maç kazanabilmesi gerekiyor. Bunun yolu ise doğrudan kadro kalitesinden geçiyor. Oyunu taşıyacak, kilidi açacak ve dengeyi koruyacak bir kadro olmadan bu döngüyü kırmak mümkün değil.