Nümune Hastanesinde doğum yapan bir annenin yaşadığı üzücü bir hadise nedeniyle yerel medyada bir gazetede atılan başlık; “bak şu ebenin yaptığına.”

Öncelikle şu hususu  samimiyetle belirtmek istiyorum; hastanın yaşamış olduğu süreç çok üzücü ve travmatik bir süreçtir. Hastanın yaşadıklarında bir ihmal olup olmadığını sorgulama hakkı vardır ve hatta sorgulamalı, sorgulatmalıdır. Bu noktada hiçbir sorun yok. Sorunlu yaklaşım basının bilgisi olmadığı halde kendini bilirkişi yerine koyarak hastanın mağduriyetini ve yaşadığı olumsuzlukları bir çeşit reyting amacıyla kullanması, çok hassas ve komplikasyona açık ebelik gibi bir meslek mensubunu hiç bilgisi olmadığı bir konuda bilgisizce yargılaması ve hüküm vermesidir. Başlığa bakar mısınız ? Bak şu ebe’nin yaptığına?

Hastanın ifadesi ve gazetecinin tespitleri ışığında olaya bakalım.

Üzerine basıla basıla; doktor bulunmayan doğumda ebelerin zorlayıcı muamelesine maruz kalındığı ve bunun sonucunda bağırsakta yırtık oluştuğu iddiası dile getiriliyor. Öncelikle kanunlara bakarak konuşalım, doğum kimin iş tanımına giriyor? Doğumu kim yaptırmalı? Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği’nin ebelerin görev ve sorumluluklarını tanımlayan 133. Maddesinde “normal doğumları kendileri yaparlar” ifadesini net bir şekilde yazar ve ebelerin doğumda tam yetkili olduklarını çok açık ve detaylı bir şekilde vurgular. Hangi durumlarda doktorun doğuma dahil olacağı ilgili yönetmelikte ayrıca belirtilir. Birkaç yıl önce benzer haberler nedeniyle eski sağlık bakanımız Sayın Ahmet Demircan konuyla ilgili uzun bir beyanatında “Doğum ebenin işidir. Doktorun, normal dışı hadise gerçekleştiği zaman devreye girmesi gerekir. Doğumu hastanelerde yaptırmak istiyoruz ve ebeler yaptırmalı” diyor. İsteyen kısa bir internet araştırmasıyla Sayın Bakanın açıklamalarına ulaşabilir. Konu bu kadar açık ve nettir. Tıbbi ve hukuki olarak doğru olan uygulamada budur. Ayrıca ebelerin zorlayıcı muamelesi ifadesi ne demek? Bazen hastanın doğum eylemine zararı olacak kontrolsüz davranışlarını engellemek için veya doğum kanalından geçerken yapacağı manevralarda bebeğe yardımcı olmak amacıyla kendine sırf  doğum eyleminin sağlıklı ilerlemesi için bazı manevralar yapılabilir. Bu gibi manevraların ihtiyaç doğduğu anda yapılmaları kanuni ve tıbbi açıdan mecburidir. Gazetecinin “bak şu ebenin yaptığına” başlığını atmadan önce söz konusu doğumda görevli doktora veya ebeye ulaşıp bu zorlayıcı uygulamanın ne olduğunu ve oluşan komplikasyonda bu zorlayıcı uygulamanın rolünün olup olmadığını sorup bilgi alması gerekmez mi? Elbette gerekir. Ama bu gibi teknik konuları anlamak ve analiz etmek söz konusu gazeteyi de gazeteciyi de aşar deniliyorsa o zaman hiç kimse boyundan büyük işlere kalkmamalı ve bu gibi başlıklarla bu gibi haberler yapmamalı.

Doğumlar travmatik olaylardır ve komplikasyonları vardır, ister normal doğum olsun ister sezaryen belli oranlarda komplikasyonun ortaya çıkması doğaldır. Sağlıkçının görevi bu komplikasyonları mümkün olduğunca azaltmak ve hastayı olumsuz sonuçlardan mümkün olduğunca korumaktır. Bütün dünyada olduğu gibi bizim hastanemizde de aynı durum söz konusudur. Söz konusu komplikasyon olan Rektovaginal fistül her bin doğumun birinde görülür ve ne kadar üzücü olsa da bu oran normaldir. Genellikle doğumda değil doğumdan yedi ya da on gün sonra fark edilir.  Bu komplikasyon bir kurumda bin doğumun birinde değil de on veya elli tanesinde görülüyorsa işte bu anormal bir durumdur ve bu yüksek oranların nedeninin mutlaka araştırılması gerekir. Gönül ister ki binde bir olan bu komplikasyon hiç olmasın ama maalesef doğum olayı oldukça bu komplikasyonlar ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın sıfırlanamayacaktır ve en asgari seviyede olmaya devam edecektir.

Bu olayla ilgili başka bir gazetede okuduğum haberde hastanın doğum esnasında suyunun açılmasına rıza göstermediği halde ebelerin kendisini dinlemeyerek suyunu açtıklarını söyleyerek şikayetini dile getiriyor. Bir kadın doğum uzmanı olarak hastanın suyunun ne zaman açılacağını hastaya soracak ve izin alacaksam bu işi bırakmayı tercih ederim şahsen. Çocuğun mekonyum çıkarıp çıkarmadığının anlaşılması dahil bir çok konuda suyun manuel açılması yol göstericidir ve tercih edilebilir. Bu ebe ve doktorun takdirine kalmış bir durumdur, hastadan doğum eylemi esnasında izin almak kara mizah örneğidir diyebiliriz.

Bu tür fistüllerle karşılaşmış ve kolostomi açmadan primer tamirle tedavi etmiş bir kadın doğum uzmanı olarak hastanın genel cerrahiden önce bizlere başvurmasının çok daha uygun olacağını düşünüyorum. Yazımın başında da belirttiğim gibi eleştirimin odağı hasta değildir. Hasta vücudunda oluşan travmatik hadise nedeniyle elbette sorgulayacak, hakkını arayacaktır. Burada sorunlu yaklaşım basının sorumsuzca, bilgisizce, hedef göstererek olaya yaklaşması ve yargısız infazda bulunur şekilde başlık atarak olayı sunmasıdır. 

Özellikle yerel basın kendi şehrinde kendi toplumuna üst düzeyde hizmet veren Bir hastanenin Kadın Doğum gibi zor ve komplikasyona açık bir bölümüne belki bir kaç gazete daha fazla satarız düşüncesiyle sorumsuzca saldırması ve suçlaması kabul edilemez. Bu tür haberleri yapmadan önce gelin ve hastanemizdeki bütün komplikasyon oranlarına bakın ve Türkiye’deki en üst düzey merkezlerle karşılaştırın. Göreceksiniz ki bizim oranlarımız hiç birinden kötü değil, hatta bir çok alanda daha iyi durumdayız diyebilirim. Ama maalesef Trabzon’da her zaman gördüğümüz ve yaşadığımız kendi adamının, kendi kurumunun açığını kollayıp her fırsatta paçasından aşağıya çekme alışkanlığı (ki bu talihsiz kurumların başında Trabzonspor gelir) burada da karşımıza çıkmakta. Bu olayın asıl önemli ve toplumu ilgilendiren tarafı şudur;  basın bu şekilde vurun abalıya haberleri yapmaya devam ederse sıkıntılı bir durumla karşılaşan her ebenin, her doktorun eli titreyecek ve komplikasyonlar kaçınılmaz bir şekilde artacaktır ve sanırım bunun vebali de sebep olanlara yetecektir. Ayrıca belirtmek isterim ki bu gibi haksız ve suçlayıcı haberler karşısında hukuk yoluna başvurmak artık kaçınılmaz bir hal almıştır.