Başa güreşen takımların kazandığı haftada Trabzonspor mutlaka kazanması gereken bir maça çıktı. Rakip, gücüyle orantısız bir sıralamada bulunsa da potansiyeli olan bir takım. Bütün bunları hesap ederek Ersun Hoca Trabzonspor'u sahaya sürmüştü. Maçın ilk dakikalarında takımlar birbirini tartan bir oyun ortaya koydu.
İlk yarıda Belkalem'in sakatlanarak oyundan çıkması defansif dengemizi sarstı. Hakem Özgür Yankaya'nın ikramıyla kalemizde bir gol gördük. Maçta dengeyi elimize alamayınca ilk yarı Eskişehir'in istediği şekilde bitti.
Hatlar arasındaki kopuklukları ikinci yarı yaşarsak maçı çevirmemiz zorlaşır. Daha dinamik ve isteyen bir oyun anlayışına bürünmeden bu maçı çevirmek oldukça zor olur. Bu düşüncelerle başladı ikinci yarı..
Sahada halk deyimiyle geberik bir takım vardı. Oyun anlayışı, paslaşma, alanları kapayıp ilk toplara doğru müdahale, rakibin arkasına sarkma gibi hiçbir aktivasyonu yerine getiremedik. Bilakis rakip istediğini yaptı. Hem oyunu iki yönüyle oynadı hem kontrol etti. Şimdiye kadarki maçlarda esamisi okunmayan Ömer Şişmanoğlu'nu da yıldız yaptık.
Trabzonspor gerçek manada çökük bir oyun oynadı. Hiçbir oyuncuya yıldız verecek mecalimiz yok. Bütünü çok ama çok kötüydü. Bunlar Trabzonspor'un büyüklüğünü idrak etmemiş oyuncu topluluğu..
Vallahi eğer bu takım böyle bitik oynarsa yapılan onca transferin yarattığı borç yükü bizi istemediğimiz yerlere savurur.
Ertuğrul gibi nerdeyse kovulacak bir hocaya da iyi ilaç olduk. Biz zaten düşenin dostu olmakta bir numarayız.
Sonuç 4-1 gibi yaralayıcı bir sonuç. Suçlu aramaya gerek yok..
Suçsuz olan yok camiada!..