Onu, 59 yıl önce 14 Mart 1959 tarihinde yitirmiştik.

Yaşamını Ulus, Ülke ve demokrasinin gelişmesine adayan Trabzon'un yetiştirdiği mümtaz insan Faik Ahmet Barutçu'yu anıyoruz.

Zaman değişince insanlar da değişiyor. Ne diyebilirsiniz ki? Öyle görünüyor ki, -başka toplumları bilemem- insanımız yaşamı algılamada, değerlendirmede büyük bir değişim süreci içinde bulunuyor son zamanlarda.

Böyle bir değişim sürecinden insanımızın kültürel, sanatsal ve bilimsel anlamda daha da güçlenerek çıkmasını kim istemez.

Ama ne yazık ki, bu süreç arzulanan/özlenen şekilde gelişmiyor.

İnsanlar dün ile olan bağlarını koparıp, hep günü kurtarma veyarın peşinde koşar oldular.

İşin en kötüsü de insanımızın diğer topluluklara göre övünç ve üstünlük kaynağı "vefa duygusu" giderek zayıflıyor. Şimdi sormak gerekiyor; kent merkezlerinde eskiden yaşayıp çeşitli alanlarda hizmette bulunandan "önder kişiler" için anma günleri/geceleri, toplantıları düzenlenirdi.

Bir tür vefa, bir saygı duygusu ödemesi yapılırdı.

Ne oldu, hepten mi kurudu bu duygumuz, heyecanımız?

Yaşadıkları dönemde yaptıkları hizmetlerle kent tarihinde yer alan insanların unutulması, doğum, ölüm tarihlerinde anımsanmaması günümüz insanı için ayıplı unutkanlık değil de ne? Doktor, avukat, mühendis, gazeteci, politikacı, tüccar, esnaf, çiftçi  vb. hangi meslekten ve gruptan olursa olsun; kente, insanlığa hizmeti geçen kişileri anmak insani açıdan bir vefa borcudur herkesin vicdanına...

En çok da meslek odalarına... Derneklere...

Sivil toplum örgütlerine...

Eskiden böyle bir vefa borcunu ödeme yarışı yapan dernekler, odalar, barolar vb. kuruluşlar vardı.

Şimdi yine bu kuruluşlar var da... Görüntü var, ses yok.

Çok acı...

***

1918 yılının karanlığındaki Trabzon'u, Trabzonluları düşününüz...

1916 Temmuz'unda başlayıp 1918 Şubat ayında biten işgal yıllarının yarattığı muhacereti, sefaleti, yıkımı, acıyı/üzüntüyü unutmak için evlerine/hanelerine dönen insanların karşılaştıkları yıkım manzarası, yokluk, açlık ve bulaşıcı hastalık yetmiyormuş gibi bir de Osmanlı'nın silah bırakıp ordularını terhis etmesi Trabzonlular için ikinci bir yıkım olmuştu.

Öyle ya, tekrar muhacerete mi çıkılacaktı?

Yine mi yokluklar, hastalıklar, ölümler yaşanacaktı yollarda?

Hayır, bu kez öyle olmayacaktı. Muhacaretten döneli sekiz ay olmuştu. Trabzon'da yerleşik Rumlar'ın Pontus, Ermenilerin küstahlıklarına fırsat verilmeyecek/tanınmayacaktı.

Trabzon bir Türk yurdu idi, Türk kalacaktı.