Bilmem farkında mısınız? Toplumsal yapımızı oluşturan sınıflar arasındaki çelişkiler, farklar, mücadeleler ve toplumsal muhalefet, ne zaman ki yükselişe geçer. İşte o an çözüm üretemeyenlerin zor günler için yedekte tuttuğu “bir yerleri! herkesten fazla sevenler kliği”  göreve çağrılıp, işbaşı yaptırır!

Boşuna, “bir yerleri! herkesten fazla seven kliği” nin sosyal-ekonomik kökenini irdelemeye kalkışmayın. Böylelerinin izine, ekonomi, sosyoloji, siyasal bilgiler kitaplarında değil, ancak Tarih kitaplarının en karanlık ve kanlı sayfalarında denk gelebilirsiniz!..

Bir yerleri! Herkesten fazla sevenler kliği; Bilindik klasik türlerinin çok dışında bir oluşumdur. Gerçi, her devirde, her ülkede, bu arada bizde  (sürekli kimlik değiştirseler de) bugünkü nitelikleriyle 1970’li yıllardan beri, bir küçük topluluk halinde rastlamak mümkündür. Ancak, belirli bir düşünce şekli, bir görevlendirme bicimi içerisinde farklı siyasi platformlarda gizlice örgütlenen bu yapının! sınıfsal bir karakter kazanışa geçiş mucizesi! Son süreçte yaşanan kavram kargaşasının yarattığı alan boşaltmasının ardından olup-bitti ile gerçekleşmiştir…

Sakın “olamaz böyle bir şey, bilim dışı bir yaklaşım” diyerek kesip atmayın. Önce bir dinleyin;

Bir yerleri! Herkesten fazla sevenler kliği bileşenleri görece yurdun üstüne titrerler. (Kimi gerçekten, içten… kimi kişisel hesaplarını örterek ya da her ikisini birleştirerekten) hem titrerler, hem de başkalarının bunu görüp bilmesini sağlamak için insanların gözünün elifine sokarlar. Sokarlar ama bu durumu çok sayıda kişinin görüp sahiplenmesini de istemezler. Kalabalık çok fazla olursa olmayan kişiliklerinin önemini yitireceğinden sürekli ürkerler. Yani herkesten çok tek sevicidirler onlar!.. Dolayısıyla nerde gerçek bir yurtsever girişim ya da oluşum görseler olmadık karalamalarla saldırır, ya da tarihsel geçmişlerinden gelen muhbirlik refleksini anında harekete geçirirler.

Yurtseverliğin tüm ideolojilerin önünde ve üstünde olduğunu kavramaktan uzak, yurtseverliği iç politikanın öznesi değil türevi belleyen bu yapıya gerçekleri anlatamazsınız… Seveceksen onlardan değişik sevemezsin. Kendilerinin dışında “biz de severiz” diyenin, tereddütsüz gözünü oyarlar. Yurdu sevmenin yolu tektir. Ve onların ki gibidir;

Ötesi ihanettir. Eleştirilemez ve zinhar sorgulanamaz…

En Atatürkçü bunlardır…

Sanırsın her biri, yeni keşfettikleri Atatürk’ün cephede savaşmış silah arkadaşlarıdır haspalarım!

Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye slogan atmaktan zaman bulup da, hayatlarında Nutuk’u bir kez dahi okumamışlardır…

Bağımsızlık Benim Karakterimdir diyen Büyük Atatürk’ün İzinden Gidip bu onurlu yürüyüşün yol arkadaşlığını sürdürebilmek diye bir sorumlulukları da yoktur.

Ama olsun yine de en vatansever onlardır!

Kendilerine kafalarında ki tek yıldız şapkalar ve kırmızı atkılarla solcu süsü verip, belli bir kalıptan ötesine geçememiş bu tayfaya öyle Barış, Özgürlük diye de kül yutturamazsınız!

Parlamenter sistem, Demokratik düzen, Düşünce özgürlüğü, Tam bağımsız Türkiye, Emeğe saygı gibi sözcüklerin ardında yatan tuzakları ve talepte bulunanların adreslerini bir çırpıda ortaya çıkartırlar!

Daha doğrusu; Tanrının bildiğini kuldan saklamak niye? Olup bitenleri en berrak şekilde izlemek, gözlemek, tanımlamak ve raporlamakta kimse ellerine su dahi dökemez. Onun için vardıkları yargılar kesin hükmünde olup asla tartışılamaz…

Sizin anlayacağınız, bu tekelci Bir yerleri! Herkesten çok sevenler kliğinin yurt sevgisi benliklerini öylesine sarmalamıştır ki geride kalanlara değil yurdu sevmek, yurtta sevilecek yer dahi bırakılmamıştır!

O zaman, ya mücadele hattında bir araya gelip bunların maskelerini düşürür dehlizlerine kovalarsınız,

Ya da boynunuzu büker, sevdanızdan vazgeçer ve kendinizi sevilmeye bırakırsınız. Steinbeck’in roman kahramanlarından birinin okşarken boğduğu tavşanlar gibi.

Sevdiğimiz, sevildiğimiz sevda yoğun bir hafta sonu dileklerimle.