Artık herşey tekrar tekrar yaşanıyor bu ülkede...

“Benim oğlum bina okur, döner döner yine olur” kısır söylemlerine kapılan bir toplum olup yaşayıp gidiyoruz.

Sivil toplum örgütlerinin seçimleri, siyasal partilerin ilçe, il ve genel kurultayları da hep propaganda havasında geçince;  yurttaş böylesi alanlara/toplantılara artık eskisi gibi pek ilgi göstermiyor.

Siyasette hep aynı nakarat...

İktidar  -sanki görevi değilmiş, millet görmüyormuş gibi- yaptığı işlerle hep övünme ile sempati toplama peşinde...

Muhalefet görevi gereği yanlışları belirtmek/söylemek; ama iktidara yol göstermek durumunda... Aslında anayasal/siyasal görevi de bu...

Yapıyor... Ama, "Bildiğim bildik' çaldığım düdük havaları..."

Bu nedenle de ülke siyaseti bir barış ortamına/huzuruna kavuşamıyor.

Kirli çamaşır tehiri, birbirini karalama sürüp gidiyor.

Ne ki, Molla Mustafa Barzani eşkıyasının mahdumu haddini aşan söylem ve girişimlerde bulununca siyasal arenada "birlik/beraberlik, söylem birliği" oluştu.

Çok şükür...

Eskiler; "Nerede birlik, orada dirlik" dediler ya; inşallah bundan böyle siyasette ki, bu anlayış/düşünce birliği sürer gider.

Bu bizim temennimiz/dileğimiz.

***

Bu ülkede seçim denildiğinde akan sula duruyor nedense... Koltuğu bırakmak, ondan ayrılmak öylesine korkulur şey ki kimilerine...

Öyleleri var ki; seçim sandığını düşünde bile görmek; onlar için öcü görmek gibi bir durum oluyor nedense...

Sanki bir kez seçilmekle o koltuğu tapulamış bir anlayış var ortada.

Bunun nedeni de seçim öncesi  "bol keseden vaat" yapıp, bunları gerçekleştirememiş olmanın payı var elbet...

Yani, siyasetçiler seçmene gerçeği yaşamak, anlatmak yerine;  hayal dünyasından filmler göstererek siyaset yapmayı dünden bugüne hüner saydılar kendilerine...

Bakınız, şurada 2019 seçimlerine ne kaldı ki?..

Yeniden seçilmeme endişesi yaşanmıyor mu?

Geçen yerel ve genel seçimde söylenen, vaad edilenlerden neler gerçekleşti?

Örneğin; ulaşımda karayolunun pahalılığı karşında Doğu illeri için hızlı trenin şart olduğu biliniyorsa, bu konuda neler yapıldı?

Denizi bize; bizler de denize bakar bir ülke/insanlar olduk. Eskiden İstanbul'dan, İzmir'den kalkan beyaz gemiler İskenderun'da soluklanırdı. Karadeniz'e sefer yapanları gurbet-sıla buluşmalarına tanık olurdu. Ayrılıklarda hüzün, buluşmalarda sevinç gözyaşları yaşanırdı.

Şimdi karayolu mahkûmu oldu insanlar.

***

Siyasetçiler "umut kapısı" kimliğinden kurtulup, öncelikle "müjde veren haberciler" olarak yurttaşların önüne çıkmalılar.

Yeni yeni hizmetler istenerek değil, müjdelerle gelmeli...