Bu köşeler bizim babamızın malı değil.

Vatandaşla ve kamuoyu ile köprüdür gazeteler.

Gazetecilerde o köprünün sağlam ayağı olarak görevlerini yaparlar.

Ne kadar iyi, doğru, dürüst yapıyorlar elbet de o noktada takdir sizlerin.

Gazetecilikte tarafsızlığı korumak, halkın çıkarlarını gözetmek, mağdurdan  yana olmak ve adaletsizliğe baş kaldırmak öyle kolay değil!

Kalemin hakkını vermek ciddi bedeller gerektiriyor.

O bedeli ödeyen vicdan ve cüzdan arasında sıkışmayan gazetecilerin başlarına geleni de yazmama gerek yok sanırım..

Çok ciddi çelişkiler yaşıyoruz bu noktada..

Bir taraftan gerçekleri yazan gazete istiyoruz, diğer taraftan ise yalan-dolan gazetelere yöneliyoruz.

Cebimizdeki 1 TL’ye kıyıp gazete alamıyoruz!

Vatandaş olarak cesur-yürekli ve doğruları dile getiren gazetelerin yanında olup “korkmayın bakın biz halk olarak sizin yanınızdayız” desek gazeteler de ayakları üzerinde durur, kimseye muhtaç kalmadan boyun eğmeden yoluna devam eder.

Ama biz tam tersini yapıyor, saçma-sapan haberlere, belden aşağı yorumlara, fantezi takılan kalemlere adeta omuz veriyoruz. Yereli de ulusalı da aynı!

Akşam rüyasında gördüğünü gelip köşesine aktaran gazeteciler var!

Bu meslekte kendine ihaneti bile meşrulaştıran tipler türemeye başladı!

Bu kadar ucuz mu?

Bu kadar kolay mı?

Bu mesleğe gönül veren, emek harcayan, duygu sömürüsü yapmadan  vicdanın sesini dinleyen kişiliği ile kalemi arasında gidip-gelmeyen meslektaşlarımız şunu bilsin ki şu üç-günlük dünyadan şerefli ve onurlu şekilde ayrılacaklar.

Ötesi hikaye!

Yol arkadaşlarını satan, mesleğine ihanet eden, üç-kuruş için fırıldak olan, haysiyetini pazara çıkaranlar ise toprak olup-gidecekler!

Hocanın nasıl bilirdiniz sorusuna bile  üç-beş kişi ayıp olmasın diye “iyi bilirdik” cevabı verecekler!

Değerli okurlarım yukarıda dediğimi gibi bu köşeler bizim babamızın değil, sizlere gerçekleri aktarmak zorundayız.. Ama bu gerçekleri dile getirmek öyle kolay olmuyor..

Her gün saf değiştiren, dün karşısında olduğunun bugün yanında olan, yol haritası zik-zaklarla dolu bu camiada ayakta kalamıyorsunuz ki!

2007 yılında Hrant Dink cinayeti sonrası FETÖ’ye karşı mücadele verirken yola çıktığımız meslektaşlarımız yolun yarısında iğrenç bir şekilde oturup hainlerle pazarlık yaptı..

Tavuk gibi korkup teslim olanlar şimdi klavye başında kahraman kesiliyorlar!

Ben ise 10 yıldır hala mahkemelerde bedel ödemeye devam ediyorum!

Suçum FETÖ’nün Trabzon ayağını deşifre edip ve onlara kafa tutmak!

Mart ayında davalarım bitiyor! O zaman konuşma sırası bana gelecek!

Hem de belgeleriyle!

Kimin kripto kimin sahtekar kimin işbirlikçi olduğu bir kez daha ortaya çıkacak?