Gün gün yaşayıp bitirdiğimiz hangi yılın ardından "keşke bitmeseydi, devam etseydi" diyebildik. Diyemedik, bu bir gerçek... Çünkü insanoğlu hep daha çok iyiyi, güzeli, daha çok mutluluğu özlediği, dahası kendine özgü bu özlemlerinden ötürü, ya da açgözlülüğünden mi nedir, hep daha fazlasını ister.

2017 yılını bölgemizde acılarla yaşadık. Bu bakımdan elbette savaş dursun, terör bitirilsin, bu coğrafya insanının yüzünde gülücükler oluşsun, sadece yaşadığı gün için değil, mutlu yarınlar için umutlansın kim istemez?

Heyhat!..

İnsanoğlunun mutluluktan yana olan doyumsuzluğu; onu kimi zaman kişisel isteklerinin/arzularının tutsağı yapabiliyor. O zaman da; böyle düşünen toplumlar bu isteklerini gerçekleştirmek uğruna zayıf gördüklerinin boğazını sıkıp, elinden ekmeğini alacak denli vahşileşiyor, yabanileşiyor, alçaklaşıyor.

Bugün Ortadoğu coğrafyasında yaşanan acıların temelinde Batılı insanların doyumsuzluklarının yattığını kim inkâr edebilir?

Çare mi?..  Tabii ki, dünyayı paylaşan insanların oluşturdukları toplulukların karşılıklı diyalogunda kopukluk olmaması, karşılıklı adalet duygusunun, sevgi ve saygının yerleşmesi gerekir öncelikle.. Ama ne acı gerçektir ki; kimi toplumların başına geçen ve yukarıda belirttiğimiz insancıl duyguları taşımayıp hayvani bir duygu olan "doyum"u sadece kendi mensubu olduğu toplumun hakkı olduğunu düşünen kimliklerin yarattığı huzursuzluk nedeniyle nice dönemler savaşlarla gelip geçti bu dünyada.   Milyonlarca insan öldürüldü, yaralandı, dünya viran oldu.

2017 yılı maalesef böyle kötü bir anlayış ya da doyumsuzluk yüzünde insanlık için "haram yıl" oldu desek yeridir.

Yüce Rabb, dünyayı kullarım kötülük yaparak yaşasınlar diye yaratmadı ki... Aksine, birbirleriyle uyum içinde, mutluluklarla yaşasın diye kutsal kitaplarında öğretiler de gösterdi kullarına...

Şimdi dünyaya bir bakalım: Nedir bu terör olayları, yaşanan savaşlar?

Güçlünün zayıfı yiyip bitirmesinden, sömürmesinden kaynaklanmıyor mu bu huzursuzluklar?

Bu noktada; "iyi"yi daha çok paylaşıp mutlu olmak hakkının günümüzde az gelişmiş toplulukların olduğunu hepimizin kabullenmesi gerekiyor.

Bu, dini bir görüştür inananlar için ayrıca...

Demek ki, "kötü"nün varlığı, insanlara emanet edilen bu dünyanın sonu olduğunu bilerek; her toplumun/topluluğun "iyi'den yana; insancıl duygularla dünyayı sahiplenip ortak mutluluklar yaratarak yaşama hakkını kullanması gerekiyor.

İşte bu çıkış noktasında; estetik duygular,  "iyi" ve insancıl duygular, ne denli çok sahiplenilirse dünyanın gidişatı da mutluluklarla dolup taşacak...

Diliyorum, 2017'de yakalayamadığımız "barış ortamı"nı yeni yılda yakalar, insanlık mutluluklarla dolu bir yılı dolu-dolu yaşar.

2018 yılı sizin ve dostlarınız için, hepimiz için, insanlık için barış yılı olsun.