Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre farklı ülkelerde 1 yılda öldürülen kadın oranları (milyonda) şöyle;  Guatemala 72 oranı ile kadının en çok vahşet gördüğü ülke konumunda. Japonya ve İngiltere 2 ile dünya sıralamasında kadın cinayetlerinde en düşük oranı veriyor. Türkiye ise Almanya, Hollanda, Norveç, İsveç, İspanya ile 5 oranını paylaşarak listenin alt sıralarında görünüyor.

***

Ülkemizde 2019 Şubat ayında yayınlanan (Polis Akademisi Yayınları- Türkiye’de Kadın Cinayetleri) rapora göre ise; 2016, 2017, 2018 yılları arasında polis kayıtlarına geçen 726, jandarma kayıtlarına geçen 206 olmak üzere 932 kadın cinayeti işlendi. Cinayetlerin illere göre dağılımında İstanbul başta görünürken, en az kadın cinayeti Deniz’li de meydana geldi. Kadın cinayetleri %52,8 ateşli bir silah ile işlenirken, ateşli silahların ruhsatsız olduğu elde edilen bilgiler arasında. Bir diğer öne çıkan başlık ise kadın cinayetlerinin %72,8’i oturdukları meskende işlenmesi. Katledilen kadınlarımızın %58,5 evli, %16,1 boşanmış, %16,3 bekar ve %6,8’ inin bekar olduğu görülmekte. Geniş tutulan raporda cinayetlerin saatlik, günlük, aylık, mevsimlik, yaş aralığı yüzdeleri de verilmekte.

***

Pınar Gültekin cinayeti ülkemizde var olan derin bir yarayı tekrar gündeme getirdi. Taraflı, tarafsız ahalinin dur demek istediği bu vahşetler son bulacak mı bilemiyorum ama umudum; alınmış olan tedbirlerin bir an önce uygulanması, alınacak olan önlemlerin hızlıca hayata geçmesi yönünde.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan son yayınladığı sosyal medya mesajında konuya ne kadar duyarlı olduğunu gösterirken yine Sayın Cumhurbaşkanı’nın kızının da yönetiminde bulunduğu KADEM Vakfı’nın İstanbul sözleşmesini savunması çok önemlidir. Ayrıca kadın derneklerinin başından beri İstanbul sözleşmesine pozitif bakmaları ve uygulama istemeleri kadın derneklerinin gücünü göstermektedir.

Öncelikle İstanbul sözleşmesine siyasi idarenin sahip çıkması çok önemlidir. Bazı cemaat ve fazla muhafazakâr kesimin siyasete baskısı bu konuda galip gelmemelidir. Bu kesimin ısrarla önde tuttukları ahlak ve aile tezleri İstanbul sözleşmesinin değil,  ülkemizde yaşanan çocuk istismarlarının peşinden gitmelidir. Bu kesim, kadının vahabi yasalarına göre değil Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre haklarının olduğunu bilmelidir. Bu kesim yukarıda yayınlanan rapor gibi Türkçe raporlar okumalı ve kendi eşlerine, kızlarına şiddetin, vahşetin gelmesini engellemelidir.

Naçizane fikrimdir ki; kadın cinayetlerinin, çocuk istismarı ve cinayetlerinin önlenebilmesi için, hızlı bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sadece kadınların oluşturduğu bir komisyon kurulmalıdır. Ülkemizdeki kadınların vekili olarak seçilmiş kadınlarımız siyasi görüş gözetmeksizin tek söz sahibi olup, gerekli düzenlemeleri er keklere dayatmalı ve kanunlaştırmalıdır.