Geçenlerde küçükken top oynadığımız bayırlardan arabayla inerken zorlandığımı fark ettim. Kendi kendime "Biz buralarda nasıl top oynamışız yıllarca"diye sordum. 
Meğer o paslı elektrik direği ile yapmak zorunda kaldığım ver-kaçlar çabuk ve doğru karar vermemi sağlamış. 
Bayırda topu doğru kontrol etmeye çalışmak denge gelişimimizİ olumlu etkilemiş. 
Yoldan geçen yaşlı teyzeyi farkedip durmak çevre kontrolümüzü geliştirmiş.
Hem de hiç farketmeden ve bu tanımların ne anlama geldiğini bilmiyorken meğer ne çok özellik kazanmışız buralarda.
Kendimi en mutlu hissettiğim anlardan birisi de mahalle aralarında plastik topla oynayan üç beş çocuğun hala var olduğunu görmek oldu. Çünkü çocuklar artık sokakta top oynamıyor, oynayamıyor veya oynatılmıyor.
Elektrik direği ile verkaç yapma gereksinimi yok artık. Atacağı depar öncesinde kendisine araba çarpma ihtimalini göz önünde bulundurmanın ve yapacağı vuruşta cam kırma tehlikesini hesap etmenin ona katacaklarından mahrum.Topun taşa çarpma,çamura saplanma olasılığını düşünmek veya ona göre davranmak zorunda değil.
Bunlar da yetmezmiş gibi ailesinin ona ne pahasına olursa olsun almak zorunda olduğu kramponu ile dümdüz zeminde akıp gelen topu kontrol etmek için ekstra gayret sarfetmek zorunda değil. Doğal olarak çocuk da bunun bilinçli olmasa da farkında. İşte bu yüzdendir ki; Tek tip özellikte stoperler, bekler, önliberolar ve forvetler yetişiyor. Çeşitlilik ve yaratıcılık son derece az.
Ve sonunda altyapı eğitiminin tek çıktısının profesyonel futbolcu olduğu sanılan bozuk düzenlerden kendini sıyırabilmiş savaş galibi edasıyla dolaşan,a slında savaşın yeni başladığından bihaber, mental olarak yorgun ama "ben oldum artık" diye bağıran çocuklar. Kayıp jenerasyonlar...

Ama şükür ki, artık yetenek avcılarımız var!

Hangi çocuğun daha iyi olduğunu ya da olacağını anlayarak futbolda yeni bir çığır açan yetenek avcılarımız var. Sanki yoldan geçen herhangibiri beş dakika izlese anlayamayacakmış gibi..
Bu yaklaşım, yani diğerinden daha iyi olduğu açıkça belli olan oyuncuları bir araya toplayıp altyapı oluşturuyorum demek, altyapı oluşturmak ve altyapı eğitimi vermek değildir.
Altyapı eğitim felsefesinin olmazsa olmazı; Neyi? Nasıl? Ne zaman öğreteceğiz? Düşüncesinden uzak, performans ve başarı odaklı oluşturulan gruplar görece başarı sağlayabilir ancak Türkiye futbolunu kurtaracak çözümler üretemezler.
Bunun yanı sıra, "Şu futbolu bıraktı, iyi oyuncuydu, gelsin bizim çocukları çalıştırsın" veya  "Bunun yeğeni belge almış, gelsin bizde çalışsın" zihniyetinin antrenör seçim kriterlerini belirlediği ortamlar yine Türkiye futbolunun zaafları ve yanlışlarındandır.

"Ne pahasına olursa olsun şampiyon olmalıyım, başarılı olmalıyım ki maaşımı alabileyim","Bir iki sene altyapılarda görüneyim daha sonra bir yerlerden başlarım" bakış açısı ve "Bu ay sonunu nasıl getireceğim?”stresi ile yaşamak zorunda olan/bırakılan antrenörgerçeği ile, "Param var ama saygınlığım yok, futboldan iyi reklam mı olur?","İki oyuncu satsam verdiğim parayı fazlası ile alırım, tatmin ettiğim egom da yanıma kar kalır"zihniyetindeki yöneticiler ve üstyapıları parsellemiş ve sürekli birbirlerini kollayan ve birilerinden referans almak zorunda olunan futbol klanlığı bir araya geldiğinde karşımıza çıkan Türk futbolunun hali olmaktadır. 
***
Faydası olmayan antrenmanlar, istikrarsız takımlar, borç batağındaki kulüpler ve oyun karakteri bir türlü oluşturulamayan Türkiye futbolu ortaya çıkmaktadır.
Tüm bunlara rağmen sistemin en mağdurları çocuklardır. Yetileri,yeteneğe;yetenekleri,beceriye dönüştürülmemiş,sırf bu yüzden belirli bir aşamada sürekli takılıp kalan,ne öğretmesi gerektiğini bilse de, nasıl öğretmesi gerektiğini bilmeyen,nasıl öğretmesi gerektiğini bilse de, ne zaman öğretmesi gerektiğini bilmeyen,hepsini bilse de yıldırılmış,gelecek kaygısı içindeki antrenörlerin elinde,kulüplerin ve yöneticilerin günlük çıkarları için kullanıldıklarının farkında olmayan çocuklar. 

Bu düzen değişmek zorunda!!Kendi adına 'doğru zamanda doğru yerde' bulunmuş isimlerin 'efsane' diye nitelendirildiği bir ortamda bu değişim zor ama elzem..
Cesaret,sabır ve liyakata önem gerektiren bu değişim tepeden başlamalı ve bir futbol politikası halini almalıdır. Antrenör sertifika programlarından, hareket eğitimi ve profesyonel yönetici yetiştirme konularına kadar herşey tekrar ele alınmalı ve kısa vadeli planlar yapma hevesinden acilen vazgeçilmelidir. Aksi taktirde dönem, dönem yaşadığımız günlük başarılarla avunmaya devam eder sadece kendimizi kandırmış oluruz.