Korona günlerinde, Gabriel Garcia’nın “Kolera Günlerinde Aşk” adlı romanı akla geldi. Roman acı çekmenin yüce bir davranış olduğunu işlemişti.

Mümkün olanlar arasında imkansıza en yakın olan aşk…

O kadar büyük, o kadar yakın ama bir o kadar ulaşılmaz, romanda aşk, ölümcül ve bulaşıcı olan koleraya benzetilmişti.

Kolera salgını Hindistan’da başladı, 1817’de Japonya’da, 1826’da Moskova’da, 1831’de Berlin’de, Paris’te ve Londra’da salgınlar başlamıştır. Osmanlı’da ki en büyük kolera salgını Balkan Savaşları sırasında (1912-1913) yaşandı. Kolera salgını milyondan fazla insanın ölümüne yol açmıştı.

En büyük insan kaybına yol açan salgınsa “jüstinyen veba salgınıdır.” Bizans’ta ortaya çıkmış ve 100.000.000 civarında insanın ölümüne yol açmıştı.

Her pandemi (bulaşıcı salgın) insanlığı sarsmış ve çare arayışlarına yöneltmiştir. Aşılar, ilaçlar, karantina uygulamaları devreye girerek uygun savunma tedbirleri üretilmeye çalışılmıştır.

Ve şimdi korona günlerindeyiz…

***

Başlangıcımızı geleneksel Türk tarzıyla ortaya koyduk “bize bir şey olmaz.”

Bu, ülkemizde duyabileceğimiz en pandemik cümledir ve henüz aşısı bulunamamıştır. Bu tavrımızın kökleri hangi damarlarımızdan besleniyor araştırılmalı bence. Zira gerekli gereksiz bu tutumu sergiler, buradan bir meydan okuma yaptığımızı zannederiz.

***

Sonra el yıkama ve diğer kişisel temizlik uygulamalarına yoğunlaştık, şüphesiz doğru da yaptık. “İmanın yarısı temizliktir” söylemimizi nihayet hayatımıza almayı başardık. Bir de sokağa tükürmemek ve izmarit atmamak gibi diğer insani davranışlara da geçiş yapabilsek.

***

Selamlaşmayı, tokalaşmayı ve kucaklaşmayı çok seven biz Türklerin gönül selamına geçişi de zor olmadı doğrusu.

***

Ve sonra yaptıklarımız ve yapmadıklarımız var, bir de 65 yaş üstü hikayemiz. Neyi yaptık, neyi yapmadık. Yapamadık tartışmasına bu sayfadan dahil olmanın yaşadığımız sürece katkı yapacağını düşünmüyorum.

***

Korona günlerinde:

- Sabrımızı, sevgimizi, hoşgörümüzü dayanışma bilincini arttıralım.

- Paranın her zaman geçer akça olmadığını unutmamak üzere maddeci alanımızı daraltalım.

- Havamızın, suyumuzun, toprağımızın ve diğer bütün değerlerimizin önemini kavrayalım.

- Artık uçlarda gezinmeyi bırakalım, bırakalım gözü kapalı kabulleri. En azından buradan bir siyasi bir rant devşirmekten vaz geçelim.

- Evde kalmayı telefonda kalmaya dönüştürmeden, aile bağlarını güçlendirme seferberliğine dönüştürelim.

- Kitaplığımızın tozlarını alalım, kitaplarımızı dekor olmaktan çıkaralım.

- Sağlığımızın ve özgürlüğümüzün sürdürülebilmesinin en önemli görevimiz olduğu gerçeğinden yola çıkarak, yaşadığımız tutsaklıkları sorgulayalım.

- Üretim tüketim ağımızı gözden geçirip, israf belasından nasıl kurtulabilirizi düşünelim.

- Asıl gerçeğimizle yüzleşelim, unutmayalım ki biz ne Sultan Süleymanız, ne de dünya bir tapınma makamı.

- Aile bağlarının güçleneceği bu süreçte, komşuluk hukukunu ve insan olma erdemini geliştirmeye gayret edelim.

Unutmayalım ki bu ve benzeri değerlendirmeler virüse iyi gelecektir.

***

Korona günleri gösterdi ki:

- Aklı ve bilimi dinle yarıştırmak yerine her iki değerin kendi alanlarında özgürce gelişmeleri insanlığın geleceği açısından çok önemli olacaktır.

- Korona günlerinde birlikte Türkiye olma bilincini geliştirebilmek umuduyla.