Değerli arkadaşlar bu iddialı başlığı sizlere anlatabilmem için bazı tanımlara yer vermem gerekiyor.

Öncelikle marka kelimesinin kanunda ne anlama geldiğinden başlayalım.

   Marka; bir teşebbüsün (girişim) mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dahil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir diyor 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu.

   Tanımda yer alan ‘teşebbüs’ girişimi ya da ticari işletmeyi, ‘sicil’ Türk Patent ve Marka Kurumu Sınai Mülkiyet Hakları ile Geleneksel Ürün Adları’na ilişkin bilgilerin yer aldığı kayıt ortamını ifade etmektedir.

   Örneğin; bir teşebbüs X markasını Türk Patent ve Marka Kurumu’na gerekli bilgi ve belgeleri vererek tescil ettirdi. Tescil ettirdikten sonra herhangi bir kişi ya da kurum X markasını tescil eden teşebbüsten izin almadan bu markayı kullanırsa hukuki açıdan cezai yaptırımlara maruz kalmaktadır.

   Buraya kadar hiçbir sorun yok, kanunlar evrenseldir ve herkesin kanunlara uyması gerekir eğer uymazsa da gerekli yaptırımlara maruz kalır.

   Peki sorun nedir? Neden başlıkta ‘çete’ kelimesini kullandım?

   Aralık 2017’de Trabzon’da ticari işletmelere markanın haksız kullanımı yani kanuni olarak markanın tecavüzü dolayısıyla cezalar kesildi. Olaylara birebir dahil oldum ve süreci tam olarak anlamaya çalıştım.

   Sorun nereden kaynaklanıyor ve nasıl çözülür, kanunda açık var mıdır, süreç kimin aleyhine kimin lehine işliyor, sorun bilinçli mi oluşturuluyor, daha da önemlisi sorunun temelinde asıl bu sorunu yaratanlar kim ya da kimler?

   Şunu açık bir şekilde ifade edebilirim ki; kanunun yasak olarak belirlediği şekilde markalı bir ürünü, tescil eden kişi ya da kuruluştan izin almadan kullanmak yasak.

   Bu yasağı bildiği halde markalı ürünü izinsiz satan da var, kanundan hiç haberi olmadan ürün satışı gerçekleştirip ceza yedikten sonra böyle bir kanunun varlığından haberi olan da.

   Bu nedenle sahaya inerek ticari işletmelerle görüştüm ve onlardan şu bilgileri aldım.

   ‘Trabzon’da imalat sanayi olmadığından biz genelde satacak olduğumuz ürünleri İstanbul, Ankara, İzmit, İzmir ve Bursa’dan alıyoruz. Nakliye ücretleri fazla olduğu için ayda bir mal alımı gerçekleştiriyoruz.

   Trabzon halkı markalı ürün kullanmayı seviyor. Fakat markalı ürünler pahalı olduğu için herkes lisanslı markayı alamıyor. Alım gücü düşük olan ve markalı ürün kullanmak isteyen insanlar da kaçak marka yani merdiven altı üretim dediğimiz şekilde üretilen malları alıyor.

   Saydığımız bu illerde kaçak üretim yapan çok firma var bu firmaların nerede ve nasıl faaliyet gösterdiğini insanların bilmeme ihtimali yok çünkü her şey aleni. Bizler de mal alımı için gittiğimizde halkın talep ettiği kaçak markaları alıyoruz çünkü diğer türlü satış yapamıyoruz.’

   Sonra ne mi oluyor?

   İşte dananın kuyruğu da bu saatten sonra kopuyor.

   Bu karmaşık durumu sizlere ifade edebilmem için gelecek haftayı da bu konuya ayırıyorum. Gelecek hafta dana da kuyruk da elimizde. Bu kuyruğu ya koparacağız ya da bu işe bir çözüm bulacağız. Sağlıcakla kalın. Yazımızın devamı haftaya Pazartesi günü.