Yerli ve milli olmak güzel bir durumdur.

Düşüncedir öncelikle...

Duruştur.

Tavırdır.

"Yerli"liği bir de "milli" olmakla, ulusal tutumla/tavırla tamamlarsanız o zaman anlam kazanır duruşunuz.

Milletlerin millet olma özelliği böyle başlar.

Dil birliği de çok önemlidir ayrıca.

***

Geçen Pazar günü İstanbul'da 2017-18 futbol sezonunun en zorlu ve belirleyici karşılaşması GS ile Beşiktaş arasında oynandı.

Zorlu bir karşılaşma idi, çünkü koca bir futbol sezonunda gelinen noktada galip gelen taraf şampiyonlukta yoluna devam edecekti.

Kaybeden ise şampiyonluk yarışında onulmaz bir yara alacaktı.

Bunlar bizim  futbol taraftarı olarak görüşümüz, yargımız.

Başka ne olabilir ki? Hükmümüz geçmez ki...

***

"Üç büyükler" diye anılan Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray takımları bu ülke futbolunda belirleyici rollerini bugüne değin maalesef yararlı bir şekilde kullanamadılar.

Türk futbolunun önünü açan yenilikleri, uygulamaları getiremediler.

Herşey "eski tas, eski hamam" anlayışıyla sürüp gidiyor.

Pazar günü oynanan GS -Beşiktaş karşılaşmasına çıkan her iki takımın sporcu kadrolarına bakar mısınız?

GS futbol takımı: Muslera, Mariano, Malcon, Denayer, Nagatomo, Donk, Fernanda, Feghouli, Belsandan, Rodrigues, Gomis.

Bir Türk futbolcusu olsun yok.

Peki, Beşiktaş nasıl?

Fabrika, G.Gönül, Pepe, Tosic Adriano, Medel, Tolgay, Quaresma, Talisca, Babel, Negredo.

Her iki ekibin bu kadrolarını görünce içim karardı. Ruhum bunaldı.

Futbolumuzun kalbi; "Spor-Toto Süper Lig"indeki duruma bakar mısınız?

İki kulübün sahaya sürdüğü 22 futbolcu içinde 2 Türk futbolcu var.

Birileri çıksın söylesin bu neyin ligi?

Bunun Türkiye olan ilgisi; bu ülkede oynandığından herhalde...

Başka hangi yanı ya da yönüyle bu ligin Türkiye ile olan ilgisi izah edilebilir ki?

Bereket, eskiden ekiplerin teknik direktörleri de yabancı olurdu, şimdi hiç olmazsa Şenol Güneş ve Fatih Terim bu ayıbı örttüler.

***

Futbolda yabancı futbolcu ve teknik direktör istihdamıyla kendi kendimizi kandırmaya devam ediyoruz.

Milyon Dolar'ları havaya savurmuşuz yıllar yılı.

Spora bulaşan bu anlamsızlığa tam da "Dur!.." zamanını yaşıyoruz.