Doksan beş yıl önce Batı'dan gelip Anadolu'yu , güzel yurdumuzu işgal etmek isteyen emperyalistlere karşı kazandığımız "zafer günü"nü böyle mi kutlamamız gerekirdi.

Yazıklar olsun!

Bir ulusun varlığına sebep/neden olan ve ona mutluluk ve heyecan aşılayan günleri -kutlama bakımından-   "iş olsun" havasına/görüntüsüne indirgerseniz vay halinize...

Bize ne oldu böyle?..

Yaşlı olmasam, eskiyi yaşamamış olsam, bilmiyor olabilir, yaşadığım üzücü manzarayı içime sindirir, ses çıkarmaz, "zaman değişti" der geçerdim.

Evet, "Büyük Zafer"in üzerinden tam doksan beş yıl geçti. Yüzüncü yıla şurada beş yıl kaldı. Bugünkü umursamazlığa bakıp umutsuzluğa mı kapılalım bu manzara karşısında?

Oysa 100. yıl kutlamaları için şimdiden programlar düzenleyip , bu mutlu yıldönümü için bir ulus bütünlüğüyle görkemli kutlamalara şimdidenhazırlık yapmalıydık.

Sanki, doksan beş yıl önce bu toprakları sömürgecilerden/emperyalistlerden biz değil başkaları kurtarıp bıraktı bizlere...

Biz böyle değildik.

Ulusal bayram denildiğinde köylü-kentli, yaşlı/genç, patron-işçi bir büyük heyecan, bir büyük duygu ve sevgi ile bayram kutlamalarına koşardık. Ulus olarak  birlikte coşar, eğlenir, davullar, zurnalar, kemençeler eşliğinde halaylar çeker horonlar oynardık.

Şimdi?

Sanki bir suç işlemiş olmanın hallet-i ruhiyesi içinde ulusal bayramları yaşıyoruz!

Sessiz-sedasız...

Halktan kopuk... Uzak...

Kent merkezlerinde işyerlerinde, konutlarda bayram coşkusu yaşanmıyor.

Bayraklar asılmıyor. Cadde ve sokaklara taklar kurulmuyor.

Birlik-beraberliğin ilk adımı "ulusal heyecan" olduğunu unuttuk, umursamaz bir havaya kendimizi kaptırmış gidiyoruz.

Peki, nereye böyle?

Heyecanı olmayan, başkalarının dürtüleriyle yön seçmeye çalışan, kendi hür iradesi yerine başkalarının düşünce ve öğretilerine kendini kaptıran bir toplum...

Kısacası , "ulusal heyecan" damarı sönmüş/kurumuş bir ulus...

Böyle bir duruma düşmemeliyiz.

***

Üzerimizde esen Cumhuriyet karşıtı rüzgarın çıkış kaynağını kurutmalı, yok etmeliyiz.

Toplumsal anlamda yeniden uyanış hareketi ile Cumhuriyet'in ilk kuruluş ulusal heyecanını tekrar yaşamaya başlamalıyız.

Yoksa, sömürücü/emperyalist güçlerin 100  yıl önce kurdukları  tuzağa yeniden düşeriz.