BRÜKSEL - Aklımız ersin, ermesin  kısa metrajlı aklımızla her konuda ahkam kesmeyi, iş başarmayı severiz. Bu kadarla kalsa çok iyi... En mükemmeli, en güzeli, en kralı başarmaya azimliyiz, başarmak isteriz, ama sözünü ettiğimiz kısa metrajlı akıl daha koşunun ilk metrelerinde kopar.

        Kalırız orta yerde...

        Gerçi "eşeği devrilene yol gösteren çok olur" ya, işte bu durumda da yalnız  kalınmaz. Yol tarifi yapan çok olur ama, sonuçta eşeği yükleyip yola koymaya kimse talip olmaz.

      Yaşanan manzara aynen böyle...

        İstanbul'da şimdiye değin yaşanmayan bir yağmur yağdı.

        Yaşam felç oldu.

        Ama kimi gazetelerin sayfalarında bu felç manzarasına ilişkin ne fotoğraf vardı, ne de haber...

        Yani bu gazetelerim "tuzu kuru" mu idi ki? Şemsiyeleri, çizmeleri mi vardı?

        Ya da önlem olarak bot mu almışlardı önceden?

        İşin şaka kaldırır tarafı yok biliyoruz. Ama neden her yağmurda İstanbul ve büyük kentlerde yaşam felç oluyor, kimi zaman insanlar yaşamlarını yitiriyor?

        İş bilmezliğimizden!.. Daha neden olsun...

                                                                            ***

        Kent yaşamını her alanda düzenlemek de bir bilim bugün... Bu gerçeği gören ve anlayan Batı insanı, kentler kurarken yaşanan güne göre değil, asırlar sonrasını düşünüp planlama yaptılar.

       Biz mi?

       Biz, "yap geç, güzel görünsün" makyajcılıktan kafa kaldırıp gerçeği gördüğümüz yok.

       Görmediğimizden de, her yağmur yağdığında yanlışımız/hatamız tokat gibi iniyor suratımıza, yumuşak karnımıza/midemize...

       Bugün İstanbul'da sürdürülen iskan/yapılaşma yanlışı yüzünden ülkenin sosyo-ekonomik dengeleri zarar görüyor ama, bu konu neden  ciddiye alınmıyor anlaşılır değil.

       Nüfusu 20 milyona yaklaşan İstanbul'un neyi ile övünelim bugün?

       Sadece nüfus sayısıyla herhalde... Dünyanın diğer kalabalık kentleri yanında sıralamada ön saflarda yer alan bir İstanbul...

       Kimilerine güzel de... İstanbul nasıl bir kent?

       Sorunlarını çözmüş/aşmış, sakinleri huzurlu mutlu mu?

       İstanbul, bizim bildiğimiz/yaşadığımız kimlikli kent havasından iç göçmenlik olayı nedeniyle  nicedir kopmuş, belirsizliklere doğru yol alıyor. Öncelikle İstanbul'a o kimliğini tekrar kazandırmak durumundayız bugün.

      İstanbul bir kültür/sanat/bilim kenti mi?

      Ya da Türkiye'nin uluslararası bir ticaret merkezi mi?

      Sanayii kenti mi?

                                                           ***

       Dünün İstanbul'unu elbette anımsayıp kendimize mihenk taşı yapıp, yeni İstanbul için adımlar atalım. Bu adımları atarken de en önce imar/iskan/yapılaşma konularındaki  yanlışlara tekrar düşmeyelim.

       Kentleri yaşam alanları çağdaş yapar.

       Görünürde çok da güzel gökdelenler dikersiniz, ama kentin altyapısı yoksa don giymeyen kişiye benzer bir durumdur yaşanan manzara...