Elimizi vicdanımıza koyup da gözlemlediğimizde; Türkiye de siyaset ikliminin baştan sona yeni bir algı mühendisliği çalışması ile yeniden dizayn edildiği açıkça görürüz.

Muktedir güç hangi alanda kendini zayıf hissediyor ve tahkim etmek istiyorsa o noktada, önce mevcut yapıya muhalif etkenleri besleyip! Ardından da medya gücü ve PİAR etkisini kullanarak kendini yeni bir kurtarıcı güç… karşısındaki gücü ise öteden beri güçsüz, yeteneksiz ve olumsuz imajına büründürmekte hiç de sıkıntı çekmiyor.

Bu konuda en somut örnek hiç kuşkusuz CHP’nin;  kendi partililerinin dahi “bu kadrolardan bir şey olmaz” noktasına taşınan (kadro arayışı) düşüncelerini, neden-sonuç ilişkisi içinde değerlendirmeyip, umursamaz bir tarzla bu haksız propagandayı görmezden gelmesi, verilmek istenen olumsuzluk algısının daha da güçlenerek kitleselleşmesine neden olabiliyor.

Oysa CHP ne 1960’lı yıllarda… ne de 1970 lerde tek parçalı parti değildi.

CHP’yi sağa çekmek isteyenlerle, Sosyal Demokrat bir hat tutturmak isteyenler arasında oldum olası sıkı bir rekabet hep vardı.  O rekabet şimdilerde dışarıdan da destekle! tam bir çatışmaya dönüştürülmek isteniyor. Durum tam da budur!

1960 larda “ortanın solu” kararı üzerine partiden ayrılan sağ kanadın ardından, yüzünü sola dönen CHP çok partili yaşamının en büyük seçmen desteğine ulaştığı gerçeği asla hafızalarda silinmemelidir…

Uzun bir aranın ardından ancak 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi ilk kez Ön Seçim gerçekleştiren ve aksaklıklara karşın adaylarını halka seçtiren bir CHP’nin üstelik kendisine yakınlığı ile tanınmış köşe yazarları tarafından dahi eleştirilmesi ve “bu CHP den bir şey olmaz”  borazanının çalınması algı operasyonunun geldiği son noktadır.

Görmüyor musunuz bu kocaman kirli eli, Cumhuriyetin son kalesini bir türlü rahat bırakmayan bu kirli eli görmüyor musunuz? Demokrasinin tüm değerlerini iğne ile kuyu kazarcasına uygulamaya çalışan bu yapıyı daha ne zamana kadar ezdireceksiniz?

Bileşeni olduğunuz siyasi yapının; Tüzük, Strateji ve örgütsel yapısının değil de Genel başkanlık - Parti meclisi üyelikleri ve diğer yönetim birimlerine ilişkin kimlik arayışlarını sürdürmenin, politik alanı daraltıp, ayrışmalara neden olduğunu, bunun da muktediri ziyadesiyle memnun ettiğinin farkında değil misiniz?

Sandıklara sahip çıkılmıyor lafını ederken (parti emekçilerini dışında tutarak) kendinizin bir kez dahi olsa sandık başında olmadığınızı hatırlamıyor musunuz? Bu iktidardan nasıl kurtulacağız derken onun yaptığı suçlamaların aynısını yineleyerek, partinize nasıl kötülük yaptığınızı görmüyor musunuz?

Bu kocaman kirli el sizin gayretinizle işlerlik kazanıyor anlamıyor musunuz? Elinizi bir kez olsun taşın altına koymaz salt ahkam keserken, İş- Aş-Adalet isteyen kardeşleriniz köşe başlarında kör kurşunlara hedef oluyor duymuyor musunuz?

O kirli elin size de DUR dediğini ve Cumhuriyetin son kalesini için hazırlık yaptığı yıkım ekibine sizi de kattığının farkına varmıyor musunuz?

Olmayacak duaya amin diyen kimi sahtekarların farklı adresler işaret ederek o ele hizmet ettiğini görmüyor musunuz?

Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir derken o erdemli yapının, bir çocuk kadar saf ve temiz olduğunu ve mutlak korunması gerektiğini aklımızdan çıkartmamalıyız.

Ben yoksam gerisi tufan bencilliği Ben’i, Biz yapmaktan uzaklaştıran olumsuz bir yaklaşım biçimidir;

- Ön seçimi kaybettim buraya kadar,

- Listeye giremedim buraya kadar.

- Benim adayım şudur, o yoksa ben de yokum,

- Falancı aday gösterilirse benden zırnık oy alamazsınız,

-Fişmancı bizi listesine almamıştı, şimdi de bizden oy çıkmaz,

Yok efendim onun kaşının üstünde gözü var… türünden sitemkar tehditlerle önümüzü ardımızı, hatta en önemlisi birbirimizi göremez olduk!.. bunu da mı görmüyorsunuz?

Kardeşlik duygularıyla kucaklaşacağımız günlerin özlemiyle güzel bir hafta sonu diliyorum.