Farklı kültürlerde değişik isimlerle anılan, mitolojik veya yarı mitolojik bir şahsiyet olarak kabul gören Hermes … Yunan mitolojisine göre; Zeus’un oğlu olarak Grek Panteonunda Tanrıların ulağı olarak yerini almıştır…

Efsaneye göre; Zeus’un diğer tanrılarla, diğer tanrıların da birbiriyle ve insanlarla iletişimini sağlayan odur. Ve ilginçtir ki, Hermes bir medyatörün taşıması gereken tüm özelliklere ve donanıma sahiptir. Öncelikle sözün efendisidir, hem sözleşmenin/yeminin, hem de bunların zorunlu bir unsuru olan yalanın!

Yalan, onun iflah olmaz özelliklerinin en önde gidenidir; henüz bir günlük bebekken kundağından çıkıp kardeşi, Güneş Tanrısı Apollon’un sığırlarını çalmış, bunların izlerini birbirine karıştırıp kendi ayak izlerini de gizleyerek bir mağaraya saklamış… Apollon kendisini bulduğunda, çıkartıldığı Baştanrı Zeus’un mahkemesinde yalan bir yeminle hayvanları çalanın kendisi olmadığını öne sürmüş, sonunda bir punduna getirip, Apollon’u kaplumbağa kabuğundan yaptığı gitarla kandırarak sığırlara el koymuştur.

Hellen şiirinin Homeros’tan sonra ikinci büyük şairi olarak anılan Hesiodos Tanrıların Doğuşu (Theogonia) adlı eserinde… Zeus’un Pandora’yı yaratırken, Hermes’den ona söz (yalan-dolan-hile)yetisini vermesini istediğini aktarır;

“Hermeias doldurdu göğsüne yalan dolanı…  Uzaktan gürleyen Zeus’un oluyordu isteği… Ses koydu o Tanrılar kılavuzu ve Pandora adını taktı.”  (*)

Güncellendiğinde hiç de yabancı gelmiyor, değil mi? Gücün ve güçlünün yörüngesine girmiş, seçilmiş medyanın bir Yalan İmparatorluğu olduğu bütün zamanlarda ne denli vurgulanırsa vurgulansın, önlem alma yetsini kaybetmiş toplumlara ulaşma noktasında yine de yeterli olmuyor…

Dönelim Hermes’e… Kundakta iken başlayan hırsızlık serüveni nedeniyle, hırsızların, soyguncuların koruyucusu olmuştur, ama aynı zamanda tüccarların da Tanrısıdır o. Hermes’in simgelediği kazanç, genellikle kurnazca hesaplar sonucu, ancak şans yardımıyla edinilmiş hermaion dur. Beklenmedik biçimde ele geçen kazanca Grekçe  hermaion denmektedir. Yunan yontularında Hermes, elinde bir para kesesiyle betimlenir.

“Kafayı kullan-köşeyi dön”  mantığının, çalışmadan, emek harcamadan dört başı mamur bir hayat sürme düşlerinin kitle iletişim araçları eliyle yaygınlaştırıldığı bir ortamda kuşkusuz bu da yabancı gelmemiştir?

Hermes yolların ”ticaret-haberleşme dolayımı”  sorumlusudur aynı zamanda.Yol kenarındaki, her geçenin attığı taşlarla yükselen taş yığınları ve fallik sütun üzerindeki tanrı büstleri, ilkçağ Grek illerinin kilometre taşlarıdır. Ancak, Hermes taşları aynı zamanda pazaryerlerinin sınırlarını ve malikanelerin eşiklerini de belirlemektedir. Hermes’in özel mülkün sınırlarının belirlenmesindeki içtenlikli işlevi, bizi Grek mitolojisinden daha gerilere ve farklı uygarlıklarda irdelemeler yapmaya yönlendirecek  niteliktedir!..

Hermes’in son özelliği ise, ateş yakma, odun parçalama, et pişirme, şarap sunma gibi işlerdeki ustalığıyla ideal bir hizmetkar oluşudur. Onu sık sık Olympos ziyafetlerinde diğer tanrılara hizmet ederken görürüz. Ama hizmette sınır tanımayan Hermes’in biatı hiçbir zaman gerçek bir biat olmamıştır!

Sözün efendisi, hile, yalan Tanrısı, en umulmaz servetlerin tanrısı,,, Tüccarların ve haramilerin koruyucusu, ama özel mülkün- malikanelerin  gözeticisi… altın asasıyla insanları uykulara daldırıp uyandıran, eşyanın biçimini değiştiren, olayları çarpıtan Olympos’un uşağı…

Mitoslar “Büyüklere Masallar” olarak değilde, güncelle bağıntıları içinde okunduğunda. Hermes gerçekten de son yüzyıllara, özellikle de son on yıllara damgasını vurabilecek bir tanrı.

Görkemli Grek Panteonunda medya için bundan daha uygununu bulmak olanaklı mı sizce?