Bölgenin ve Trabzon’un gerçekten hizmet sorunu var. Biz meseleye Trabzon’u özne yaparak bir panaromik bakışla eğileceğiz. Diğer şehirlerimiz de “öznemizden” farklı değil. Evet, bazı eksiklikler projelendirilip ortadan kaldırıldı ama hala modern bir şehir payesi almak için yapılacak çok iş var.

Bir de bu şehirde başlanılan işlerin hitama ermesini görmek mümkün olmayacak galiba. Örneğin Akyazı Stadı “güzel oyunun” yani futbolun hizmetine sunuldu ama hala bağlantı yolları meselesi, hala park sorunu meselesi çözülmüş değil.

24 saat yaşayan bir mekân olacak sözü verildi, o söz de dilin çöplüğünde öylece duruyor.

Raylı sistemle şehir tanışacak dendi, biz alış veriş merkezlerinde çocukların turladığı çuf çuftan başka bir şey görmedik.

Erzincan’dan Trabzon’a Tren yolu meselesini bize yazmaktan gına geldi.

Bu mesele Erzincanlı bir Başbakan döneminde hem de ulaştırma uzmanı bir başbakanın döneminde mutlaka çözülür diye umutlansak da umudumuz Bayburt Vauk Dağı’nı aşamadı.

Şehir içindeki kazılıp da kapatılamayan, kapatılsa da estetiğini kaybederek kapatılan yollar meselesi ise bir başka handikap.

Bir bakıyorsunuz elektrik kabloları için yerler yarılıyor sonra kapatılıyor.

Çok geçmeden internet çalışması deniyor aynı yerler bir daha yırtılıyor.

Kabul, iyi de kapatmasalar iş bitti diye umutlanıyorsunuz; bu kez aynı yeri doğal gaz için yarmazlar mı? Yarın Allah bilir sucular, bir başka zaman bir başka iş erbapları aynı yeri yaracaktır.

Yani birlikte planlama, aynı anda işi görme ya da dev tüneller ana arterlere döşenerek her işi insanlar görmeden yer altından kotarma gibi modern tasavvurlar bizim diyara anlaşılan hep uzaktı hala da uzak olacak.

Bizde şehir planlamacılığı diye bir bilim darı hiç cari olmadı bundan böyle de olacağa benzemiyor. Şehrin on yıllık, elli yıllık, yüz yıllık planlarını yapmak şöyle dursun bizde aylık plan yapmadan aciz bir tavır var.

Bazı yerleri dönüşüme tabi tutuyoruz. Gerçekten de dönüşmesi gereken o kadar çok yer var ki buraları yer yer yazmak imkân dâhilinde değil. Bu dönüşüm konusunda da eleştirilecek çok yanlışlar var.

Öncelikli yanlış; “yık bırak” yanlışı. Sonraki yanlış ise yıkım söylentisine neden olup yıkmadan bekletme yanlışı. Her iki halde de şehir insanı mağdur oluyor.

Bırakalım mağduriyeti şehre gelen turistler şehrimizin bir hava taarruzuna uğrayıp uğramadığını sormaya başlıyor.

Düzelir mi yanlışlarımız. Düzelmez. Bu yanlışların şahıslarla, partilerle alakası yok. Bunun asıl sebebi tarihten gelen derinliğimiz kaybetmiş olmamızdan kaynaklanıyor.

Yeniden derinlik yüklenmek de bir elli yıl alır.